blog Asli Ozbek blog Asli Ozbek

Moda Sektöründe Çalışmak İstediğinizi Yakınlarınıza Açıklamanın Yolları

Ister Türkiye’de, ister başka bir yerde olsun, moda sektöründe çalışmak istediğimizi ailemize söylemek ve onların anlamalarını beklemek çoğumuz için kolay olmamıştır. Bir sonraki sefer size neden bu alanda çalışmak istediğiniz sorulursa, aşağıdaki sebepleri rahatlıkla söyleyebilirsiniz.

Ister Türkiye’de, ister başka bir yerde olsun, moda sektöründe çalışmak istediğimizi ailemize söylemek ve onların anlamalarını beklemek çoğumuz için kolay olmamıştır. “Ben moda tasarımcısı olmak istiyorum”- bu cümleyi duyan çoğu aile endişenin yanı sıra sektörü tanımadığı için kafa karışıklığı da hisseder. Sadece aileler de değil, günümüzde toplum içinde “moda gazetecisi olmak istiyorum” gibi bir cümleye verilen tepkiler mesleğin ne olduğunu anlamamaktan, işi küçümsemeye ve hatta bencilce görmeye kadar gidiyor. Bir çok kişinin kafasında materyalizm ve aşırı tüketimle özdeşleşmiş moda dünyası aslında harika ama insanlarda yanlış bir izlenim bırakmış bir sektör. Bir sonraki sefer size neden bu alanda çalışmak istediğiniz sorulursa, aşağıdaki sebepleri rahatlıkla söyleyebilirsiniz.

 

“Ne de olsa herkesin kıyafete ihtiyacı vardır”

İnsanların moda sektörünü ciddiye almazken yaptıkları en büyük hata her insanın giyinmeye ihtiyacı olduğu gerçeğini unutmasıdır. Hangi etnik kökenden ve toplumdan gelirse gelsin dünya üzerindekiinsanın hepsinin giyindiği gerçeği bu sektörün ne kadar önemli olduğunu gösteriyor.

 

“ Moda sanattır”

Moda için bir çeşit ticari sanat demek hiç yanlış olmaz ama bildiğimiz sanat gibi müze ve galerilerde sergilenmek yerine, günlük hayatta, sokakta kendi üstümüzde sergileniyor. Moda da tıpkı sanatın diğer branşları gibi tasarımcının ve giyenin yaratıcılığını gösterir ve tıpkı ressamlar, müzisyenler gibi tasarımcılar için de kıyafetleri kendilerini ifade etmenin bir yoludur.

 

” Moda sayesinde kendimi yetenekli hissediyorum”

Çevreniz moda tasarımı konusundaki kariyer hedefinizi ne kadar yanlış anlarsa anlasın, pantolonlarının dikişi açıldığında veya kol düğmeleri koptuğunda arayacakları ilk kişinin siz olması kaçınılmaz.  Evet, dikiş konusundaki yeteneklerimizle bazen günü kurtarabiliyoruz. 

 

“Moda endüstrisi aslında sandığınızdan çok daha etik”

Moda dünyası her ne kadar materyalist ve tüketim çılgınlığı olarak sanılsa da, sektördeki önemli bir grup bu imajı yıkmak için uğraş veriyor. Tüketicilerin ve firmaların gittikçe bilinçlenmesiylesürdürülebilir moda ve daha az tüketmek gibi kavramlar günümüzde sektördeki bir çok kişi için olmazsa olmazlar.

 

“Moda toplumsal ve tarihsel olayların yansımasıdır”

Moda dünyasını küçümseyenlerin yaptığı diğer büyük hatalardan biri de moda’nın aslında dönemin aynası olduğudur.  Sosyo- ekonomik çevrede yaşanan her olayın kıyafetlerimize etki etmesi ve bir dönemi kıyafetlerine bakarak ayırt edebilmemiz bunun kanıtıdır. Ister Rönesans dönemi, ister punk’ın ilk çıktığı zamanlar olsun, sadece kıyafetlere bakarak dönemi söyleyebiliriz.

 

”…çünkü moda beni mutlu ediyor"

Çocukluğumuzdan beri duyduğumuz ‘çünkü beni mutlu ediyor’ sözleri aslında bir konuda neden devam etmemiz gerektiğini gösteren en önemli gerekçe. Seçtiğimiz meslek, hayatımızın çok büyük bir kısmını kaplayacağı için neden mutlu olduğumuz konuya yönelmeyelim ki? - ve eğer bizi de mutlu eden moda ise neden denemeyelim?

Bu yazı bir çeviridir yazının orjinali için aşağıdaki linke tıklayınız:

How to tell your loved ones you want to work in fashion (and have them understand why)

"I want to be a fashion designer." Cue: quizzical glances and worried expressions from all angles of the dining room. Dad takes a large gulp of his wine. At the other end of the dinner table, Grandma's probably just choked on hers.

 

 

Devamını Okuyun
damla kahveci yazıları, blog Damla Kahveci damla kahveci yazıları, blog Damla Kahveci

Moda Eğilimi ve Moda Eğilimi Araştırmacıları

Moda eğilimi araştırmacılarını duydunuz mu? Moda eğilimi tanım olarak sezonda bulunan ürünlerin nasıl olması gerektiğidir. Moda eğilimi araştırmacıları çeşitli veriler toplayarak tasarımların nasıl olacağı konusunda moda tasarımcılarını yönlendirir

 Fotoğraf: Olivia Fremineau

Moda eğilimi araştırmacılarını duydunuz mu? Ben de onlarla tez araştırmam sırasında karşılaştım. Moda eğilimi tanım olarak sezonda bulunan ürünlerin nasıl olması gerektiğidir, bu sayede moda sektörü nasıl hareket edeceğini belirler çünkü her tasarımcının hitap etmesi gereken tüketici yani satın alma grupları vardır. Moda eğilimi araştırmacıları çeşitli veriler toplayarak tasarımların nasıl olacağı konusunda moda tasarımcılarını yönlendirir. Örneğin bu sene çoğu koleksiyonda leylak, yeşil ve sarı tonları kullanıldı. Uluslararası renk otoritesi Pantone ise Rose Quartz ( Soluk Pembe) ve Serenity (Bebek Mavisi) renklerini yılın renkleri olarak seçti. İşte bu noktada moda eğilimleri araştırmacıları devreye giriyor. 

Moda tasarımcıları, moda eğilimi araştırmacılarına çok önem verirler. Bu araştırmacılar, tasarımcılar koleksiyonlarını oluşturmaya başlamadan 2 sene öncesinden sezon trendlerini araştırmaya başlarlar. Araştırma yöntemleri ise anketler, firmaların kumaş stokları hakkında bilgi edinme, dünyadaki savaş ve doğal afetler gibi gelişmeleri araştırma, toplumun değişik yaş grupları ile görüşmeler yapma, firmaların mali durumları hakkında rapor derleme gibi yöntemlerdir.

  

                                                    

Li Edelkoort

Bahsettiğim bu araştırmacılar moda eğilimi analizi yapan şirketlerle çalışmakta ya da araştırmalarını bu şirketlere satmaktadırlar. En önemlilerinden sayılan iki tanesi Promostyl ve Worth Global Style Network (WGSN)’dir. Bu iki şirket dışındaki örnekler arasında Sacha Pacha, Peclars ve Trend Union gösterilebilir. Trend Union şirketinin kurucusu Hollandalı Lidewij Edelkoort, “trend forecaster” yani “trend tahmincisi/analisti” olarak bilinen, iş dünyası tarafından çok iyi tanınan bir isim ve daha böyle bir iş dalı ortada yokken bu işe başlamış ve son 36 yıldır özellikle moda sektörüne gelecek trendler konusunda danışmanlık yapıyor. Trend Union, modacılara renk ve hayat tarzı konusunda trend tahmini hizmeti veren,sınırlı sayıda satışa sunduğu dergisinde bu tahminleri somutlaştıran bir şirket. Lidewij Edelkoort’un analizlerinden faydalanan markalardan bazıları Coca-Cola, Nissan, Camper, Siemens, Estée Lauder, Lancôme, L'Oréal, Shiseido ve Gucci

Kaynak: http://www.dezeen.com/2015/03/02/li-edelkoort-manifesto-anti-fashion-obsolete/

Lidewij Edelkoort’un bildirisi olan “Anti Fashion Manifest - Anti Moda Manifestosu” büyük yankı uyandırmıştı. Edelkoort manifestoda 10 madde ile moda endüstrisinin kırılma noktasına geldiğini vurguluyor. Eğitimdeki eksiklikler, malzeme, imalat, perakende, basın, moda showlarının yanı sıra pazarlama ve reklam sektörlerindeki sorunlarla yüzleşen Edelkoort’un, “Giysi ekonomisi moda sektörünün cirosunu devralacak, bu yüzden trend tahminleri değişecek, sosyal değişime yol açacak ve tüketici davranışları içinde yaratıcı fikirler ortaya çıkarılacak. Odaklanılan nokta ise tekstil ve terziliğin yeniden canlanmaya başlaması. Zaman giysileri kutlama zamanı” sözleri dikkat çekici.

Moda eğilimi araştırmacılarının sezon eğilimlerini belirlerken bir çok araştırma yöntemine değindiğini söylemiştim. Mesela renkler tüketicilerin önemsediği bir detay. Rengin kültürel bir değer olduğuna inanılır. Kumaş detayında ise yeni gelişen kumaş teknolojileri, yeni kullanılan lifler ile tüketicilerin rahatlığı ön planda. Moda eğilimi araştırmacıları bu detayları birleştirerek sezon renklerinin kumaşlara nasıl uyarlanacağını gösteren kişiler. 

Moda eğilimleri kısa ve uzun süreli moda eğilimi olarak ikiye ayrılır. Sproles, uzun süreli eğilimi “tarihsel devamlılık” olarak açıklar. Yani yeni tarzların geçmişten beslenip üzerinde değişiklikler yapılması. Örneğin Chanel’in klasik silueti. 

Uzun süreli moda eğilimleri markalar için önemlidir. Çünkü böylece kalıcı tarzlar oluşturmakta ve moda pazarında oluşabilecek riskleri azaltmaktadırlar. Kısa süreli moda eğilimleri araştırması ise sezonda yaşanan ve modayı etkileyen olayları dikkate alarak yapılır. Modayı etkileyen olaylar, popüler kültürü ya da gündemde olan olayları kapsar. Sproles kısa süreli moda eğilimlerinin bazen birkaç sene bazen de 5 ile 10 yıl arasında değiştiğini söylemiştir. 

Pazarlama liderleri kısa süreli moda eğilimlerini “FAD” kelimesine dayandırır. İngilizce bir kelime olan Fad , “Fast Adaptation Fast Decline – Hızlı Adaptasyon Hızlı Düşüş”  ve “heves” anlamlarına gelir. Bu anlık tepki eğilimi ve geçici moda olarak da yorumlanabilir. Geçici modadan bahsettiğim ise moda ürünlerinin taktiksel olarak çabuk tüketimi sağlanması yani kısa vadeli farkındalıktır. 

Moda eğilimi analizinin nasıl olması gerektiği konusunda birçok çalışma yapılmıştır. Örneğin bunlardan biri Hyun-Seung Cho ve Joohyeon Lee tarafından yapılan “ Güncel Moda Eğilimleri Üzerine Tüketici Duygusunu Temel Alan Makroskobik Bir Model Geliştirimi” çalışmasıdır. Bu çalışmanın temel noktası tüketicinin moda ürünlerine karşı duygusal talebinin bulunması. Çalışma sonucunda tüketicinin duygusal taleplerinin uzun süreli moda eğiliminde önemli olduğu belirtiliyor. Moda firması ya da moda tasarımcısı için bu talep oldukça önemli. Bu talebin önceden tahmin edilmesi ve bu tahmin edilen duruma göre moda ürünlerinin üretilmesi pazar payını genişletmek için ideal bir yol. Bahsettiğim bu çalışmanın eleştirilen noktası ise tüketim odaklı olması, piyasada olan iniş çıkışları, firmaların mali durumlarını, dünyadaki gelişmeleri ya da hammadde ihtiyacının olup olmadığını dikkate almaması.

  Benim de hemfikir olduğum, S. Butdee, N. Kongprasert ve C. Noomtong tarafından ele alınan “Modern Moda Eğilimi İçin Durum Tabanlı Tahmin” çalışmasında moda sektöründe önde gelen firmaların öngörü konusunda profesyonelleşmesinin önemini vurgulanıyor. Firma, önceden yaşadığı sorunları veri tabanında saklamalı ve aynı ya da benzer sorun ile karşılaşma durumunda veri tabanı sayesinde ne yapılması gerektiğini bilerek davranmalı deniyor. Bir başka konu ise hızlı tasarımın sağlanması konusunda yapılması gereken yenilikler. Ne kadar çok hızlı tasarım yapılırsa o kadar çok müşteri talebi karşılanır ve firmanın kârı maximum düzeyde olur. Çalışmada önerilen yenilik ise bir moda ürününün geçmişteki şekillerine, renklerine, kumaş türlerine bakarak sezon eğiliminde belirlenen renk, şekil, kumaş, desen vs. gibi detaylara uyarlanarak dijital ürün çizilmesi. 

 Sonuç olarak küreselleşme ile tüketicilerin de beklentileri ve beğenileri hızla değişiyor. Moda sektöründe bulunan firmalar ve üreticiler bu beklentileri ve beğenileri karşıladıkları sürece piyasada büyüyebiliyor, bu noktada moda eğilimi araştırmacıları büyük önem taşıyor.

DAMLA KAHVECİ

                                   

Kaynaklar:

  • Ertürk, N, (2011), Moda Kavramı, Moda Kuramları ve Güncel Moda Eğilimi Çalışmaları,Süleyman Demirel Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi Hakemli Dergisi, ss. 14-16.
  • Kim,Eundeok,Ann Marie Fior, and Hyejeong Kim.2011.Fashion Trends: analysis and forecasting. Oxford: Berg, pp.40-100
  • http://sosyalmedyakulubu.com.tr/faydali-bilgiler/trend-ve-fad.html
  • http://www.dezeen.com/2015/03/02/li-edelkoort-manifesto-anti-fashion-obsolete/
Devamını Okuyun
blog Asli Ozbek blog Asli Ozbek

İYİ KALPLİ BİR MODA SEKTÖRÜ MÜMKÜN

24 Nisan 2013'de Bangladeş'te Rana Plaza fabrikasında çalışırken binanın üstlerine çökmesi nedeniyle 1133 işçi öldü, 2500 işçi yaralandı. Bu olayın ardından fabrikanın yıkıntılarında bulunan ürünler içeride üretim yaptıran markaların kimliğini ele veriyordu. Bu markaların binanın çökmek üzere olduğundan, ve işçilerin zorla çalıştırıldığından haberi var mıydı? Olmalı mıydı? Fashion Revolution organizasyonu evet olmalıydı diyor ve sadece markaları değil tüketicileri de sorumlu olmaya çağırıyor. 

24 Nisan moda sektörü için önemli bir tarih. Hayır Coco Chanel'in doğumgünü ya da indirimlerin başlangıcı değil. Bu sene üçüncüsü yapılacak olan "Fashion revolution day"in tarihi. 

Neden 24 Nisan?

24 Nisan 2013'de Bangladeş'te Rana Plaza fabrikasında çalışırken binanın üstlerine çökmesi nedeniyle 1133 işçi öldü, 2500 işçi yaralandı. Bu olayın ardından fabrikanın yıkıntılarında bulunan ürünler içeride üretim yaptıran markaların kimliğini ele veriyordu. Bu markaların binanın çökmek üzere olduğundan, ve işçilerin zorla çalıştırıldığından haberi var mıydı? Olmalı mıydı? Fashion Revolution organizasyonu evet olmalıydı diyor ve sadece markaları değil tüketicileri de sorumlu olmaya çağırıyor. 

Fashion Revolution organizasyonu iki eko-aktivist ve etik tasarımcı Orsola de Castro ve Carry Somers tarafından bu olayın hemen ardından kuruldu. Globalde 89 ülkeye yayılan ve üç yıl içinde büyük bir kitle hareketi başlatan bu oluşumun en büyük amacı moda sektörünün yıkıcı değil yapıcı olmasını sağlamak, modanın acı değil mutluluk için çalışmasına katkıda bulunmak. Bunu yapmak için de moda sisteminin tüm paydaşlarını göreve çağırıyor ve markalar ile müşteriler arasındaki şeffaf iletişimi sağlamak için bizleri #whomademyclothes hashtagi ile giysilerimizi yapan kişileri sorgulamaya çağırıyor. 

#whomademyclothes #giysilerimikimyaptı

Fashion revolution moda sisteminin değişmesi gerektiğini savunuyor, çünkü şu anki sistem karlılığı birincil amaç olarak görmekte, oysaki yaratıcılığa, kişilere, dünyaya ve karlılığa eşit derecede önem veren bir moda sistemi mümkün. 

Sektörü değiştirmek istemiyorlar çünkü değişirse karlarından olacaklar.
— Livia Firth

Kendisi de bir etik moda savaşçısı olan Fashion Revolution destekçisi Livia Firth bu konudaki mücadeleyi şu şekilde özetliyor: 

 

Peki değişmesi gereken ne? Bunu üç başlıkta özetleyebiliriz:

Moda sistemi

 Moda sektörü tasarımdan mağazaya giden süreciyle oldukça karmaşık bir sistem ve bu sistemin içinde farklı paydaşlar var. Markalar, üreticiler, perakende ağı, hammadde üreticileri ve müşteriler. Sistemin kendisi karmaşık olunca kontrol zorlaşıyor, paydaşlar birbirinden bağımsız hareket ediyor ve bazen birbirlerinden habersiz oluyor. Oysa ki şeffaf bir değer zinciri modanın yıkıcı etkisini azaltabilir. Yapılan bir araştırma gösteriyor ki 219 moda markasından sadece %12'si üreticilerinin asgari ücret ödeyip ödemedikleri konusu ile ilgileniyor. Bangladeş'te bir tekstil işçisinin asgari ücretin dörtte birini kazandığını düşünürsek, bir markanın bu konuya ilgili olmasının çok önemli olduğunu anlarız. 

Doğaya verilen zarar

Petrol endüstrisinden sonra doğaya en çok zarar veren endüstri olan tekstil endüstrisi yıkıcı sonuçlarını sadece geri dönüşümle temizleyemez. Bir t-shirt'ün üretiminde üç yıllık su ihtiyacımız kadar su kullanılırken, bu t-shirtlerin geri dönüşüme gitmesi sorunlarımızı çözmüyor. H&M'in "Conscious" kampanyası her ne kadar etkili ve önemli bir adım olsa da, doğaya zararı en aza indiren, teknoloji ve inovasyona yatırım yapan bir tekstil sektörü ve gereksiz üretimi kontrol altına alan markalar geleceği değiştirecek. Bu konuya ilgi göstermeyenler ise birkaç sene içinde hesap vermeye hazır olsun çünkü bilinçli müşteri sayısı git gide artıyor. 

Tüketim alışkanlıkları

Satın alma kararları ile değer zincirine etki eden müşteriler, giyimin ucuzlamasını sevinçle karşılayıp modanın hızlanmasında kilit rol oynadılar. Modayı sevenler için değişim ve trendler önemli elbette, fakat trendlere uymaya çalıştıkça ortaya çıkan tüketim hızı sektörde üretim hızını da artırıyor, talep edilen fiyatlar git gide azaldıkça, ucuz üretim, ucuz işgücü ve oluşan atıklar sektörü içinden çıkması zor bir kısır döngünün içine sürüklüyor. Bu kısır döngüyü en iyi anlatan şey ise The True Cost belgeseli. 2015 Mayıs ayında piyasaya sürülen bu belgeseli seyrettikten sonra moda alışkanlıkları değişmeyen birini tanımıyorum. 

Belgesel Türkiye'de ilk defa Sürdürülebilir Yaşam Film Festivali'nde gösterildi. Bu seneki Fashion Revolution Week kapsamında 22 Nisan Cuma günü Atölye İstanbul, Fashion Revolution Day Türkiye ve Sürdürülebilir Yaşam Film Festivali ortak etkinliği ile ücretsiz ve Türkçe alt yazılı gösterilecek. Katılım için tıklayın.

Global Fashion Revolution hareketine destek vermek veya bilgi edinmek için aşağıdaki hesapları takip edebilir, siz de kendi resminizi #whomademyclothes #giysilerimikimyapti hashtagleri ile paylaşabilirsiniz. 

Fashion Revolution Türkiye Facebook sayfası

Fashion Revolution Türkiye websitesi

Fashion Revolution Türkiye İnstagram hesabı

Aslı Özbek

Moda Kariyeri kurucusu, Fashion Revolution Türkiye gönüllüsü

 

Devamını Okuyun
blog Sevgi Çatkın blog Sevgi Çatkın

Modanın Kutsal Kitabı: VOGUE

Bugün Vogue 100 Sergisi Londra’da National Portrait Gallery’de açılıyor. Dile kolay; bir asırdan bahsediyoruz. Fırsat bu fırsat, bizimle Vogue’un geçmişine yolculuk yapmaya ne dersiniz?

Bütün hafta sosyal medyada çeşitli hesaplarda #vogue100 hashtag’ine mutlaka denk gelmişsinizdir. Bugün Vogue 100 Sergisi Londra’da National Portrait Gallery’de açılıyor. Dile kolay; bir asırdan bahsediyoruz. Fırsat bu fırsat, bizimle Vogue’un geçmişine yolculuk yapmaya ne dersiniz?

120.yaşını,2012’de dev bir dijital arşivi ayaklarımızın altına sererek kutlayan Vogue’un bu serüvenindeki dönüm noktalarına göz atalım:

İlk sayı:

Vogue,1892

İlk sayısı 1892’de haftalık yayınlanmak üzere Amerika’da basıldı.Vogue'un yaratıcısı Arthur Baldwin Turnure, New York sosyetesinin hatrı sayılır isimlerinden biriydi.

Vogue'u yaratma amacı, toplumun üst sınıfına hitap eden bir yayın olmasıydı. Bu ilk sayıda moda dışında sanat, tiyatro, yeni kitapların yorumları ve sosyal ortamlarda uyulması gereken görgü kurallarına kadar her türlü bilgiye yer verdi. 

Conde Nast:

1909'da Conde' Montrose Nast'ın Vogue'u almasıyla, değişim başladı.Önceleri 30 sayfanın altında basılan Vogue, 100 sayfaya ulaştı. Sadece New York sosyetesine mensup olan kişiler tarafından okunan ve hem kadın, hem erkeğe hitap eden dergi, Conde' Montrose Nast sonrası departmanlarını büyüttü ve çoğunlukla kadına yönelmeye başladı. "Vogue" ismi o kadar güçlendi ki, bir süre sonra dergi konu başlıksız, sadece Vogue başlığıyla yayınlanmaya başladı. Nast'ın bir sonraki hedefi Vogue'u uluslararası yapmaktı.

 

Vogue İngiltere:

Nast'ın ilk uluslararası denemesi,İngiltere oldu. 1912 yılında Amerikan Vogue, İngiltere'de dağıtılmaya başlandı. Ancak 1.Dünya Savaşı'yla birlikte derginin ulaşımı imkansız hale gelince, İngiltere'de basma kararı aldı ve Vogue İngiltere, 1916 yılında Eylül sayısıyla yayınlanmaya başladı.

Moda Fotoğrafçılığı:

Gertrude Vanderbilt Whitney

Vogue'un yaptığı en büyük devrimlerden biri de moda fotoğrafçılığı kavramını kitlelere duyurmasıydı. Moda fotoğrafçılığı için o zamanlarda düşünülen kıyafete değil; modele odaklanmasıydı.Vogue'da yer alan ilk fotoğraflarda modeller, sosyete mensuplarıydı. Büyük şapkalar ve görkemli elbiselerle poz veren modellerin olduğu fotoğraflar için dönüm noktası 15 Ocak 1913'tü. Dönemin heykeltraşı Gertrude Vanderbilt Whitney'nin, Baron Adolphe de Meyer tarafından çekilen fotoğrafı deyim yerindeyse taşları yerinden oynattı. Genel algıda yer alan odağın ve netliğin olmadığı bu kare, moda fotoğrafçılığına bambaşka bir bakış açısı getirdi. Bir süre sonra elitliğin simgesi de "Meyer'in çektiği bir Vogue karesinde olmak" olacaktı.

Modanın Kutsal Kitabı Modanın Başkentinde:

Vogue Fransa,1920

İngiltere sonrasında 1920 yılında Fransız Vogue’un ilk sayısı okuyucularla buluştu. Helen Dryden tarafından çizilen "tenis oynayan iki kadın" kapağı, moda illustrasyonunda da önemli bir yere sahip. Amerikan Vogue Haziran sayısı da aynı kapakla çıktı.

Biraz Renk, Biraz Gerçeklik:

Bu tarih Vogue’un en önemli dönüm noktalarından biri. Çünkü dergi ilk defa,1932 yılında  Edward Steichen tarafından çekilen bu “renkli” kapakla basıldı.Böylece illustrasyonların yerini fotoğraflar almaya başladı. Bu fotoğrafın bir başka önemi de, aktif bir hayatı temsil eden bir poz olması.

Diana ile 60’lara Merhaba:

Diana Vreeland ofisinde

Moda dünyasının gelmiş geçmiş en etkili,zeki ve güçlü kadınlarından Diana Vreeland 1962-1971 yılları arasında Vogue Amerika’nın başındaydı.Diana'nın ipleri eline almasıyla, sadece sosyetenin aynası olan dergi, bir anda moda dünyasının en dominant söz sahiplerinden birine dönüştü. Yıllar sonra torunun derlediği, Diana'nın Vogue yıllarındaki notlarından ve yazışmalarından oluşan "Memos" kitabı , Diana'nın sektördeki gücünü görmek için yeterli. Jackie Kennedy'yi giydiren, Twiggy'yi keşfeden ondan başkası değildi.

 

Avedon Etkisi:

New York Times'ın deyimiyle "onun moda ve portre fotoğrafları, Amerika'nın stil, güzellik ve kültür imajını bulmasını sağladı". Richard Avedon, moda tarihinin şüphesiz en önemli fotoğrafçılarından biri. Harper's Bazaar'da geçen 20 yıldan sonra Avedon, 1966-1990 yılları arasında Vogue için çalıştı. 

Richard Avedon'un kadrajından Twiggy,Vogue US 1966

Altın Çağ:

Anna Wintour-ilk kapak 1988

Yıllardan 1988; Anna Wintour Vogue’un yayın yönetmeni koltuğuna oturur; bir daha da kalkmaz. Vogue’la en fazla özdeşleşen kişi ve günümüzün en güçlü moda otoritelerinden biri olarak tarihe geçer. Anna Wintour’un gelişiyle ilk kapakta değişim kendini gösterir. Çünkü bu kez ihtişamlı elbiseler yerine, jean giymiş model vardır kapakta.

Anna Wintour'un Amerikan Vogue'a transferi tesadüf değildi elbette. O zamanlar İngiliz Vogue'un başında olan Wintour, Elle dergisinin çıkışı sonrası satışları yavaşlayan Amerika edisyonu için tek çare olarak görüldü ve değişimi başlatması için Amerika'ya getirildi. Wintour Vogue'u getirmek istediği noktayı o zamanlar şöyle anlatıyordu: "Ben Vogue'un hızlı, kesin ve seksi olmasını istiyorum. Ultra zenginler ya da sosyete benim ilgimi çekmiyor.Okurlarımızın kendi parasını kazanan enerjik ve ilgili kadınlar olmasını istiyorum." Ünlülerin kapağa taşınması yine Anna Wintour'un değişimlerinden yalnızca biri. Madonna'yı kapakta kullanmak isteyen Wintour'a herkes karşı çıktı, satılmayacağını söyledi. Ancak onları dinlemeyip , aklından geçeni yapan Wintour sayesinde, Madonna kapaklı Vogue'la satışlar %40 arttı.

Madonna, Vogue US 1989

Anna Wintour, hedeflediği ve beklendiği gibi Vogue'u en üstlere taşımayı başardı.2004 Eylül sayısında 832 sayfalık rekor bir dergiye imza attı.  Hakkında belgeseller çekildi. Eski asistanı Lauren Weisberger 2003 yılında kendi gerçek anılarından oluşan "Devil Wears Prada" kitabını çıkardı, 2006 yılında aynı isimli film vizyona girdi. 

Vogue ile ilgili daha yazılacak o kadar şey var ki.. Bu vesileyle Vogue İngiltere'nin yeni yaşını kutlamış olduk. Sergi ile ilgili detaylı bilgi için:

İyi ki doğdun Vogue İngiltere, nice yıllara!

 

Devamını Okuyun
blog Sevgi Çatkın blog Sevgi Çatkın

Dünyaca ünlü markaların logoları nasıl doğdu?

Çok sevdiğimiz dünyaca ünlü markaların logolarının nasıl doğdugunu biliyor musunuz?

 

Çok sevdiğimiz dünyaca ünlü markaların logolarının nasıl doğduğunu biliyor musunuz?

LACOSTE

1933 yılında Jean Rene Lacoste markayı kurduğunda, amacı tenis tişörtleri üretmekti. Kendisi de tenisçi olan Rene’nin lakabı , “alligator” yani “timsah”tı. Bir gün bir arkadaşının , eğlencesine minik bir timsah çizmesiyle markanın logosu doğmuş oldu.

 

 

FENDI

Ters dönmüş iki F harfinden oluşan logo, bazen yap boza da benzetiliyor. Karl Lagerfeld’in marka için yarattığı logo, çoğu tasarımda başrolde. 

Logonun siyah oluşu, markanın dominantlığını,üstünlüğünü ve zarifliğini temsil ediyor.

 

CHANEL

Chanel’in logosu ters ve iç içe geçmiş iki C’den oluşuyor. Markanın logosu ilk defa 1925 yılında, Chanel no5 şişesiyle tanıtıldı.  Logonun hikayesinin çeşitli versiyonları mevcut. Bir rivayete gore ; “C” olarak gördüğümüz karakterler aslında at nalı ve bu yüzden şansı temsil ediyor.  Bir diğerine gore, iki C , Coco Chanel’in isminin baş harflerini temsil ediyor.

 

HERMES

Hermes’in ikonik olan logosundaki at arabası markanın doğuşunu anlatıyor. Hermes’in ilk kurulduğunda sadece kayış takımı ve semer yaptığını biliyor muydunuz?

Eğer Hermes'in hikayesini okumadıysanız yukarıdaki linke hemen tıklayın!

BURBERRY

Gabardinin muciti, trençkotların efendisi Burberry’nin ; o zamanlardaki adıyla “Burberry’s”in şövalyeli logosu ilk olarak 1901 yılında askeri üniforma ürettikleri zaman kullanıldı. Kumaş ve ürün dünyasına getirdiği yeniliklerden ötürü logosunun ileriye doğru koşan bir şövalye olduğunu söyleyebiliriz. Burberry Prorsum alt markasındaki “Prorsum” kelimesi de ; latince “ileri” demek.

 

 

VERSACE

Helenistik miras ve mitoloji , markanın kurucusu Gianni Versace için her zaman en büyük ilham kaynakları oldu. Doğduğu toprakların bir zamanlar Antik Yunan’a ait olmasından mı ; yoksa komşusu Sicilya’nın bayrağından mıdır bilinmez ancak , Versace’nin Medusa ile ilgili düşünmeye başladığı zamanlar ilk gençlik yıllarına uzanıyor. Burada biraz Medusa’dan bahsetmeliyiz. Medusa, bir zamanlar kainatın güzellik sembolüyken; Poseidon’un gönlünü ona kaptırmasıyla; Athena tarafından lanetlenir. Güzeller güzeli bu kız; yılan saçlı, gözlerine bakanı taşa çeviren bir canavara dönüşür. Versace’nin sembolü olan Medusa; bu lanet öncesindeki güzellik tanrıçası, altın saçlı Medusa’dır. Bu logo , gücü,kuvveti ve güzelliği temsil etmesiyle ;Versace’nin geçmişe ve gelenekselliğe olan bağını gösterirken; bir yandan da orijinalliği ve dehasıyla etkileme tutkusunun ürünüdür.

 

GUCCI

Gucci’nin iç içe geçmiş iki G’den oluşan logosu, ihtişam ve güveni temsil etmesinin dışında; markanın kurucusu Guccio Gucci’nin baş harflerinden oluşuyor.

 

 

 

 

LOUIS VUITTON

                                   Monogramın doğuşu

Taklit dünyasına belki de en az toleransı olan marka Louis Vuitton. Hem de 1896’dan beri! Kuşkusuz bu hassasiyet, dünyanın en çok kopyalanan markası olmasından kaynaklanıyor.Louis Vuitton logosu ya da monogramı, ilk defa 1896’da ortaya çıktı. Amaç, babasının yaptığı sandıkların(kıyafetlerin saklanması için kullanılan gardrop sandıklar) kopyalanmasına engel olmaktı. Seyahatler sırasında insanların eşyalarını güvenli bir şekilde taşımaları için yapılan sandıklar , ihtiyaçtan çok bir arzu nesnesine dönüşmesinden sonra o kadar çok ilgi gördü ki, kopyaları üretildi. Başta kullandığı gri kanvas çok fazla kopya edilince çizgili versiyon yapıldı. O da taklit edilince George Vuitton geometrik desen kullanması gerektiğine karar verdi. Kalıcı bir çözüm bulmak adına başvurdukları son çare bugünkü monogramın ortaya çıkmasını sağladı. Vuitton’un oğlu, Georges Vuitton’un yaptığı logo, babasının isminin baş harflerinden ve Japon esintili çiçek motifinden oluşuyor.  Monogramın patentini de alan George, daha o zamanlardan taklit dünyasına sıfır toleransları olduğunu göstermiş oldu.

Devamını Okuyun