Moda Olimpiyatları
4 yıldır beklediğimiz 2016 Yaz Olimpiyatları sonunda Rio'da başladı. Olimpiyatlar tüm çoskusuyla devam ederken, moda dünyasına olan etkilerini öğrenmeye ne dersiniz?
Her 4 yılda bir gerçekleşen yaz olimpiyatları kuşkusuz tüm spor müsabakalarının en önemli olayıdır. Bu sene Brezilya'nın Rio şehrinde gerçekleştirilen olimpiyatlara sadece birer spor müsabakası olarak bakmak yetersiz kalıyor. Açılış ve kapanıs seremonilerinin başlı başına bir olay olmasından, tasarımcıların kendi ülkeleri için hazırladıkları üniformalara ve markalardaki sponsorluk yarışlarına kadar daha bir çok alanda moda dünyasını yakından ilgilendiriyor.
Moda ve spor ilişkisinin en kuvvetli yaşandığı zamanları yaşıyoruz şu anda. Sağlıklı beslenmenin ve spor yapma bilincinin arttığı, atletik vücutlu mankenlerin popüler olduğu, casual giyimin tüm moda dünyasını yönettiği, sporcuların milyon dolarlara markalarla işbirlikleri yaptığı bir dönemde Olimpiyatların moda dünyası için bir çeşit ilham ve bir marketing aracı olduğu kabul etmemiz gerekiyor.
H&M'in Olimpiyatlara özel çıkardığı kapsül spor giyim koleksiyonunu geçtiğimiz günlerde ele almıştık. Sadece H&M'de değil bir sürü hazır giyim markasında Olimpiyat etkisiyle spor giyim koleksiyonları 2016'da mağazalarda satıştaydı. Peki ya moda dergileri? Yaz başından beri bir çok editorial ve katalog çekiminde gördüğümüz Olimpiyat ilhamlı çekimleri es geçemeyiz. İster çekimler Olimpiyat ruhunu yansıtsın, isterse milli atletler poz versin Olimpiyat- spor teması baharın gelişinden beri dergilerde sıklıkla rastladığımız temalardandı. Bu çekimlerin en belirgin olanları arasında İngiliz Vogue'unun milli kadın boksor Nicola Adams'la yaptığı çekimive yine İngiliz Harper's Bazaar dergisinin 10 farklı kadın sporcuyu fotoğrafladığı çekimler olduğunu gösterebiliriz. Tüm dünyada Vogue, Elle, Harper's Bazaar gibi nice dergi bu modaya ayak uydurmuşken aslında dikkatleri kadın sporculara ve onlara verilen desteğe çektiyorlar.
Söz konusu moda olunca açılış seromonisinde giyilecek üniformalardan da bahsetmeden olmaz. Her ülke, sporcularının giyeceği kıyafetlerin o ülkeden bir tasarımcı tarafından yapılması tercih ediliyor; bu durum aslında tasarımcı için bir çeşit onur olarak kabul ediliyor. Bu sene açılış töreninde klasik bir Amerikan tasarımcısı olan Ralph Lauren, Amerikan milli takımı için 'preppy' çizgisinde kostümler tasarlarken; İtalyan takımının tercihi ise belki de İtalyan tasarımını en iyi özetleyen marka Armani'ye ait. İngiltere Stella Mccartney, Avustralya da rahatlığı ve plaj kültürüne yaptığı vurguyla Toms ile geçit törenindeydi.. İsveç ise ' modanın demokratikleşmesi' akımının öncülerinden olduğu ve tüm dünyada herkesin bildiği bir hazır giyim markasına ev sahipliği yaptığı için H&M tarafından giydirildi. Her ülkenin kendi moda anlayışı- sahip olduğu özellikleri üniformalara yansıtarak, bir yandan da Olimpiyat Komitesinin kurallarına uymak zorunda olan tasarımcıların işi bir hayli zor olsa gerek.
Sadece açılış seromonisi değil, markalar/tasarımcılar için sporcuların kıyafetlerini tasarlamak da başlı başına bir prestij ve bir reklam kaynağı- sonucta Olimpiyatlar dünyanın en çok izlenen spor aktivitesi, markanızı milyonlarca kişinin izlediği bir platformda duyurmanın getireceği basın etkisi inanılmaz. Kanada plaj voleybolu takımının kostümlerinin Lululemon tarafından yapılması, Nike, Adidas gibi mega markaların bir çok takıma/ sporcuya sponsor olması yine alıştığımız Olimpiyat görüntülerindendi. Tüm bunlar olurken isin reklam boyutunun farklında olan bazı sporcular, onlara sponsorluk vermeyen markaların logolarını sprey boyalarla kapatarak markalara bedava reklam olanağı vermeyip, protesto etmesi ise gördüğümüz en ufak logonun bile önemini kanıtlıyor.
Biraz da marketing ve markalar açısından baktığımızda rakamlar şaşırtıcı boyutlara ulaşıyor. Dünyanın en büyük spor giyim marketi olan Amerika'da şu güne kadar en çok izlenmiş televizyon programının 2012 Londra Olimpiyatları olması işin boyutunun ne kadar ciddi olduğunu gösteriyor. Tahmin edildiği gibi Olimpiyatlar artık bütün spor giyim markalarının aylar öncesinden dört gözle beklediği bir reklam/ sponsorluk platformuna dönüştü bile.
WGSN'in senior editörlerinden Veronica Hendry'nin de dediği gibi "Olimpiyatlar marka değerinizi yükseltmek için harika bir platform. Her şeyden önce uluslararası oluşu markalar için çok büyük avantajlar sağlıyor". Nike ve Adidas gibi spor giyimine yön veren iki markanın sponsorluklar için rekabeti de bu sene her zamankinden de heyecanlı geçiyor. Bu rekabette Nike'ın Olimpiyatlara özel çektiği 'Unlimited You' adlı kısa filminde Serena Williams, Zach Lavine ve Aaron Gordon gibi isimleri görebilirsiniz. 'Unlimited You' hem Nike'ı Olimpiyat dönemi rakiplerinden öne çıkarıyor, hem de normal reklamlarında pek de yapmadığı bir tarz olan farklı sporcu ve spor dallarını bir araya topluyor.
Olimpiyatlarda her spor modaya etki ederken, bazı sporlarda ise bu etkileşim daha güclü hissediliyor ve ister istemez bazı branşların kostümleri daha fazla ilgimizi çekiyor. Bu seneki Rio Olimpiyatlarında da modayla bağlantılarının en güçlü hissedileceği sporları aşağıdaki gibi özetleyebiliriz:
Artistik Jimnastik
Rengarenk kıyafetleri, saçları, makyajları ve işlenmiş kıyafetleriyle Olimpiyatlarda en merak edilen kostümler Artistik Jimnastikçilere ait olmuştur hep. 'Leotard' adı verilen bir çeşit body giyen sporcular için pistte kostümlerinin ergonomik olması kadar dikkat çekiçi ve ışıltılı olması da olmazsa olmazlardan. Son yıllarda populerliği gittikçe artan bodysuitler hazır hala gündemdeyken , Olimpiyatların Artistik Jimnastik sporuyla etkilesimi belki de önümüzdeki günlerde modaya ilham verecek.
Binicilik
Belirli kıyafet kuralları dahilinde ve her zaman zamansız şıklık içinde yapılan binicilik ise, moda dünyasının bol miktarda ilham aldığı, ikonik parçalar oluşturmuş bir başka spor. Her zaman aristokrasiyle özdeşlemiş olan binicilik sporunu podyumda markalar tarafından sıklıkla yeniden uyarlanarak ve referans alınarak görmekteyiz.
Tenis
Olimpiyatlarda en çok takip edilen sporların başında gelir tenis. Geçtiğimiz ayki Moda ve Tenis ilişkisi yazısında olduğu gibi bu ikili arasındaki bağ daha 19. yüzyılda atılmıştır ve yıllar boyunca modanın merkezinde yer etmeyi başarmıştır. Olimpiyatlarda ise yine Wimbledon ve benzeri turnuvalarda olduğu gibi Serena Williams'ın, Rafael Nadal'ın ne giydiğini merak edip, bu isimleri marka işbirliklerinde görmeyi bekliyor olacağız.
Golf
Herkese hitap etmeyen bir spor olsa da Golf ve moda dünyası yakından bağlantılı olmuştur hep. Polo tshirtler, beyaz golf ayakkabıları, şapkalar ve eldivenler derken Golf'un moda aksesuarlarına olan ilhamı aslında şaşırtıcı boyutlarda.
2016 Rio Olimpiyatları, tam gaz devam ederken Olimpiyat ruhunun moda dünyasının bir çok farklı alanına etkilerini yaz başından beri hızla hisseder olduk. Rio 2016'nın bitmesine sayılı günler var ama Eylül ayında başlayacak olan moda haftalarında Olimpiyat etkileri göreceğimizi kuvvetle bekliyoruz. 2020 Tokyo Olimpiyatları içinse şimdiden markalar ve sporcular heyecanlanmaya basladı ve biliyoruz ki moda ve Olimpiyatlar arasındaki bağ artık kopması güç bir birliktelik. Artık ister spor yapalım, ister yapmayalım bu ikili arasındaki ilişki hepimizin kıyafet tercihleriyle iç içe yürüyor.
Gösterişli ve Gizemli Dünyasıyla Haute Couture
Tüm moda dünyasında gözler Paris'teki Haute Couture haftasını gösterirken, bu zamana kadar kafanızda olan nedir bu 'Haute Couture' gibi bir çok soruyu burda cevaplıyoruz
Haute Couture denince hepimizin aklına gösterişli kıyafetler, defileler ve yüksek fiyatlar geliyor ama gerçekte Haute Couture nedir? Bir Haute Couture parçanın fiyatı ne kadardır ve Haute Couture kimler alır? Hazır moda takvimimiz Paris Haute Couture haftasını gösterirken, gelin bu zamana kadar bu gösterişli ama gizemli dünya ile ilgili hep merak ettiklerinizi burada açıklayalım.
“Bir kıyafetin Haute Couture olarak tanımlanması için ne gerekir?”
İster inanın, ister inanmayın ama bu aslında yasal bir iş. Bir kıyafetin Haute Couture olarak etiketlenmesi için öncelikle Fransız Hükümeti tarafından korunan Haute Couture yasalarına uyması gerekiyor. Fédération Française de la Couture tarafından belirlenen birçok farklı kural var ama öncelikli kural tasarımcının kişiye özel hizmet vermesi. Diğer bir önemli kural ise, tasarımcının Paris’te en az 20 kişilik bir atölyeye sahip olması ve senede iki kere Couture defilesinde koleksiyonunu sergilemesi.
“Couture kıyafetler el emeğidir”
Bazı parçaların yapımı 700 saate kadar çıkabiliyor. Bir çok haute couture parçanın yapımında çok yoğun bir işleme, hassas kumaşlar ve el dikişi kullanıldığı için yapımları epey zahmetli.
“Haute Couture kıyafetlerin fiyatları ne kadardır?”
Günlük kıyafetler genelde 10,000 Euro'dan başlıyor, gece kıyafetlerinin başlangıç fiyatları ise yaklaşık 20,000 Euro.
“ Kimler Haute Couture alıyor?”
Dünya çapında yaklaşık 2,000 adet müşterisi var. Eskiden sadık müşteriler, Fransız asilleri ve sosyetesiydi ama günümüzde alıcılar Rusya, Arap Emirlikleri ve Çin gibi ülkelerden oluşuyor.
“Couture showları ne sıklıkla ve nerede oluyor?”
Yılda 2 kere, Paris'te Ocak ve Temmuz ayında olur. 2016 Moda Takvimi için tıklayın.
“Haute Couture’de olmazsa olmaz markalar hangileridir?”
Couture dünyasında Chanel, Christian Dior ve Valentino en bilinenlerindendir ama sıklıkla Zuhair Murad ve Victor&Rolf gibi katılımcı markalar da oluyor.
“Couture, tasarımcılar/markalar için bir para kaybı olarak görülüyor. Eğer gerçekten öyleyse bütün bunların anlamı nedir?"
Couture, markalar için bir çeşit uzun dönem yatırımdır o yüzden kısa zaman içinde kar etmek markaların couture koleksiyonları için baktıkları bir nokta değildir. Couture'de amaç markanın imajını yükseltmek, tasarımcıya yaratıcılığında özgürlük tanımak ve markaya prestij katmak.
"Peki tüm bunların bir önemi var mı?"
Aslında evet, hem de Couture şovlarının büyük bir önemi var. Öncelikle, Couture defileleri gelecek sezon hakkında ipucu ve baz oluşturan platformlardır. Ayrıca günümüzde modanın bu kadar hızlı aktığı bir dönemde couture çok daha özel bir yer oluşturuyor, bir çok ölmekte olan işleme ve dikiş tekniklerini de yaşatmaya destek oluyor. Son olarak da Couture şovlarında gördüğümüz bir sürü tasarım bir kaç sezon içinde hazır giyim markaları tarafından ilham alınarak hepimizin üzerinde görebileceği parçalara dönüşüyor.
*Bu yazı bir çeviridir yazının orjinali için tıklayınız
Moda Eğilimi ve Moda Eğilimi Araştırmacıları
Moda eğilimi araştırmacılarını duydunuz mu? Moda eğilimi tanım olarak sezonda bulunan ürünlerin nasıl olması gerektiğidir. Moda eğilimi araştırmacıları çeşitli veriler toplayarak tasarımların nasıl olacağı konusunda moda tasarımcılarını yönlendirir
Moda eğilimi araştırmacılarını duydunuz mu? Ben de onlarla tez araştırmam sırasında karşılaştım. Moda eğilimi tanım olarak sezonda bulunan ürünlerin nasıl olması gerektiğidir, bu sayede moda sektörü nasıl hareket edeceğini belirler çünkü her tasarımcının hitap etmesi gereken tüketici yani satın alma grupları vardır. Moda eğilimi araştırmacıları çeşitli veriler toplayarak tasarımların nasıl olacağı konusunda moda tasarımcılarını yönlendirir. Örneğin bu sene çoğu koleksiyonda leylak, yeşil ve sarı tonları kullanıldı. Uluslararası renk otoritesi Pantone ise Rose Quartz ( Soluk Pembe) ve Serenity (Bebek Mavisi) renklerini yılın renkleri olarak seçti. İşte bu noktada moda eğilimleri araştırmacıları devreye giriyor.
Moda tasarımcıları, moda eğilimi araştırmacılarına çok önem verirler. Bu araştırmacılar, tasarımcılar koleksiyonlarını oluşturmaya başlamadan 2 sene öncesinden sezon trendlerini araştırmaya başlarlar. Araştırma yöntemleri ise anketler, firmaların kumaş stokları hakkında bilgi edinme, dünyadaki savaş ve doğal afetler gibi gelişmeleri araştırma, toplumun değişik yaş grupları ile görüşmeler yapma, firmaların mali durumları hakkında rapor derleme gibi yöntemlerdir.
Li Edelkoort
Bahsettiğim bu araştırmacılar moda eğilimi analizi yapan şirketlerle çalışmakta ya da araştırmalarını bu şirketlere satmaktadırlar. En önemlilerinden sayılan iki tanesi Promostyl ve Worth Global Style Network (WGSN)’dir. Bu iki şirket dışındaki örnekler arasında Sacha Pacha, Peclars ve Trend Union gösterilebilir. Trend Union şirketinin kurucusu Hollandalı Lidewij Edelkoort, “trend forecaster” yani “trend tahmincisi/analisti” olarak bilinen, iş dünyası tarafından çok iyi tanınan bir isim ve daha böyle bir iş dalı ortada yokken bu işe başlamış ve son 36 yıldır özellikle moda sektörüne gelecek trendler konusunda danışmanlık yapıyor. Trend Union, modacılara renk ve hayat tarzı konusunda trend tahmini hizmeti veren,sınırlı sayıda satışa sunduğu dergisinde bu tahminleri somutlaştıran bir şirket. Lidewij Edelkoort’un analizlerinden faydalanan markalardan bazıları Coca-Cola, Nissan, Camper, Siemens, Estée Lauder, Lancôme, L'Oréal, Shiseido ve Gucci
Kaynak: http://www.dezeen.com/2015/03/02/li-edelkoort-manifesto-anti-fashion-obsolete/
Lidewij Edelkoort’un bildirisi olan “Anti Fashion Manifest - Anti Moda Manifestosu” büyük yankı uyandırmıştı. Edelkoort manifestoda 10 madde ile moda endüstrisinin kırılma noktasına geldiğini vurguluyor. Eğitimdeki eksiklikler, malzeme, imalat, perakende, basın, moda showlarının yanı sıra pazarlama ve reklam sektörlerindeki sorunlarla yüzleşen Edelkoort’un, “Giysi ekonomisi moda sektörünün cirosunu devralacak, bu yüzden trend tahminleri değişecek, sosyal değişime yol açacak ve tüketici davranışları içinde yaratıcı fikirler ortaya çıkarılacak. Odaklanılan nokta ise tekstil ve terziliğin yeniden canlanmaya başlaması. Zaman giysileri kutlama zamanı” sözleri dikkat çekici.
Moda eğilimi araştırmacılarının sezon eğilimlerini belirlerken bir çok araştırma yöntemine değindiğini söylemiştim. Mesela renkler tüketicilerin önemsediği bir detay. Rengin kültürel bir değer olduğuna inanılır. Kumaş detayında ise yeni gelişen kumaş teknolojileri, yeni kullanılan lifler ile tüketicilerin rahatlığı ön planda. Moda eğilimi araştırmacıları bu detayları birleştirerek sezon renklerinin kumaşlara nasıl uyarlanacağını gösteren kişiler.
Moda eğilimleri kısa ve uzun süreli moda eğilimi olarak ikiye ayrılır. Sproles, uzun süreli eğilimi “tarihsel devamlılık” olarak açıklar. Yani yeni tarzların geçmişten beslenip üzerinde değişiklikler yapılması. Örneğin Chanel’in klasik silueti.
Uzun süreli moda eğilimleri markalar için önemlidir. Çünkü böylece kalıcı tarzlar oluşturmakta ve moda pazarında oluşabilecek riskleri azaltmaktadırlar. Kısa süreli moda eğilimleri araştırması ise sezonda yaşanan ve modayı etkileyen olayları dikkate alarak yapılır. Modayı etkileyen olaylar, popüler kültürü ya da gündemde olan olayları kapsar. Sproles kısa süreli moda eğilimlerinin bazen birkaç sene bazen de 5 ile 10 yıl arasında değiştiğini söylemiştir.
Pazarlama liderleri kısa süreli moda eğilimlerini “FAD” kelimesine dayandırır. İngilizce bir kelime olan Fad , “Fast Adaptation Fast Decline – Hızlı Adaptasyon Hızlı Düşüş” ve “heves” anlamlarına gelir. Bu anlık tepki eğilimi ve geçici moda olarak da yorumlanabilir. Geçici modadan bahsettiğim ise moda ürünlerinin taktiksel olarak çabuk tüketimi sağlanması yani kısa vadeli farkındalıktır.
Moda eğilimi analizinin nasıl olması gerektiği konusunda birçok çalışma yapılmıştır. Örneğin bunlardan biri Hyun-Seung Cho ve Joohyeon Lee tarafından yapılan “ Güncel Moda Eğilimleri Üzerine Tüketici Duygusunu Temel Alan Makroskobik Bir Model Geliştirimi” çalışmasıdır. Bu çalışmanın temel noktası tüketicinin moda ürünlerine karşı duygusal talebinin bulunması. Çalışma sonucunda tüketicinin duygusal taleplerinin uzun süreli moda eğiliminde önemli olduğu belirtiliyor. Moda firması ya da moda tasarımcısı için bu talep oldukça önemli. Bu talebin önceden tahmin edilmesi ve bu tahmin edilen duruma göre moda ürünlerinin üretilmesi pazar payını genişletmek için ideal bir yol. Bahsettiğim bu çalışmanın eleştirilen noktası ise tüketim odaklı olması, piyasada olan iniş çıkışları, firmaların mali durumlarını, dünyadaki gelişmeleri ya da hammadde ihtiyacının olup olmadığını dikkate almaması.
Benim de hemfikir olduğum, S. Butdee, N. Kongprasert ve C. Noomtong tarafından ele alınan “Modern Moda Eğilimi İçin Durum Tabanlı Tahmin” çalışmasında moda sektöründe önde gelen firmaların öngörü konusunda profesyonelleşmesinin önemini vurgulanıyor. Firma, önceden yaşadığı sorunları veri tabanında saklamalı ve aynı ya da benzer sorun ile karşılaşma durumunda veri tabanı sayesinde ne yapılması gerektiğini bilerek davranmalı deniyor. Bir başka konu ise hızlı tasarımın sağlanması konusunda yapılması gereken yenilikler. Ne kadar çok hızlı tasarım yapılırsa o kadar çok müşteri talebi karşılanır ve firmanın kârı maximum düzeyde olur. Çalışmada önerilen yenilik ise bir moda ürününün geçmişteki şekillerine, renklerine, kumaş türlerine bakarak sezon eğiliminde belirlenen renk, şekil, kumaş, desen vs. gibi detaylara uyarlanarak dijital ürün çizilmesi.
Sonuç olarak küreselleşme ile tüketicilerin de beklentileri ve beğenileri hızla değişiyor. Moda sektöründe bulunan firmalar ve üreticiler bu beklentileri ve beğenileri karşıladıkları sürece piyasada büyüyebiliyor, bu noktada moda eğilimi araştırmacıları büyük önem taşıyor.
DAMLA KAHVECİ
Kaynaklar:
- Ertürk, N, (2011), Moda Kavramı, Moda Kuramları ve Güncel Moda Eğilimi Çalışmaları,Süleyman Demirel Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi Hakemli Dergisi, ss. 14-16.
- Kim,Eundeok,Ann Marie Fior, and Hyejeong Kim.2011.Fashion Trends: analysis and forecasting. Oxford: Berg, pp.40-100
- http://sosyalmedyakulubu.com.tr/faydali-bilgiler/trend-ve-fad.html
- http://www.dezeen.com/2015/03/02/li-edelkoort-manifesto-anti-fashion-obsolete/
Modanın Kutsal Kitabı: VOGUE
Bugün Vogue 100 Sergisi Londra’da National Portrait Gallery’de açılıyor. Dile kolay; bir asırdan bahsediyoruz. Fırsat bu fırsat, bizimle Vogue’un geçmişine yolculuk yapmaya ne dersiniz?
Bütün hafta sosyal medyada çeşitli hesaplarda #vogue100 hashtag’ine mutlaka denk gelmişsinizdir. Bugün Vogue 100 Sergisi Londra’da National Portrait Gallery’de açılıyor. Dile kolay; bir asırdan bahsediyoruz. Fırsat bu fırsat, bizimle Vogue’un geçmişine yolculuk yapmaya ne dersiniz?
120.yaşını,2012’de dev bir dijital arşivi ayaklarımızın altına sererek kutlayan Vogue’un bu serüvenindeki dönüm noktalarına göz atalım:
İlk sayı:
Vogue,1892
İlk sayısı 1892’de haftalık yayınlanmak üzere Amerika’da basıldı.Vogue'un yaratıcısı Arthur Baldwin Turnure, New York sosyetesinin hatrı sayılır isimlerinden biriydi.
Vogue'u yaratma amacı, toplumun üst sınıfına hitap eden bir yayın olmasıydı. Bu ilk sayıda moda dışında sanat, tiyatro, yeni kitapların yorumları ve sosyal ortamlarda uyulması gereken görgü kurallarına kadar her türlü bilgiye yer verdi.
Conde Nast:
1909'da Conde' Montrose Nast'ın Vogue'u almasıyla, değişim başladı.Önceleri 30 sayfanın altında basılan Vogue, 100 sayfaya ulaştı. Sadece New York sosyetesine mensup olan kişiler tarafından okunan ve hem kadın, hem erkeğe hitap eden dergi, Conde' Montrose Nast sonrası departmanlarını büyüttü ve çoğunlukla kadına yönelmeye başladı. "Vogue" ismi o kadar güçlendi ki, bir süre sonra dergi konu başlıksız, sadece Vogue başlığıyla yayınlanmaya başladı. Nast'ın bir sonraki hedefi Vogue'u uluslararası yapmaktı.
Vogue İngiltere:
Nast'ın ilk uluslararası denemesi,İngiltere oldu. 1912 yılında Amerikan Vogue, İngiltere'de dağıtılmaya başlandı. Ancak 1.Dünya Savaşı'yla birlikte derginin ulaşımı imkansız hale gelince, İngiltere'de basma kararı aldı ve Vogue İngiltere, 1916 yılında Eylül sayısıyla yayınlanmaya başladı.
Moda Fotoğrafçılığı:
Gertrude Vanderbilt Whitney
Vogue'un yaptığı en büyük devrimlerden biri de moda fotoğrafçılığı kavramını kitlelere duyurmasıydı. Moda fotoğrafçılığı için o zamanlarda düşünülen kıyafete değil; modele odaklanmasıydı.Vogue'da yer alan ilk fotoğraflarda modeller, sosyete mensuplarıydı. Büyük şapkalar ve görkemli elbiselerle poz veren modellerin olduğu fotoğraflar için dönüm noktası 15 Ocak 1913'tü. Dönemin heykeltraşı Gertrude Vanderbilt Whitney'nin, Baron Adolphe de Meyer tarafından çekilen fotoğrafı deyim yerindeyse taşları yerinden oynattı. Genel algıda yer alan odağın ve netliğin olmadığı bu kare, moda fotoğrafçılığına bambaşka bir bakış açısı getirdi. Bir süre sonra elitliğin simgesi de "Meyer'in çektiği bir Vogue karesinde olmak" olacaktı.
Modanın Kutsal Kitabı Modanın Başkentinde:
Vogue Fransa,1920
İngiltere sonrasında 1920 yılında Fransız Vogue’un ilk sayısı okuyucularla buluştu. Helen Dryden tarafından çizilen "tenis oynayan iki kadın" kapağı, moda illustrasyonunda da önemli bir yere sahip. Amerikan Vogue Haziran sayısı da aynı kapakla çıktı.
Biraz Renk, Biraz Gerçeklik:
Bu tarih Vogue’un en önemli dönüm noktalarından biri. Çünkü dergi ilk defa,1932 yılında Edward Steichen tarafından çekilen bu “renkli” kapakla basıldı.Böylece illustrasyonların yerini fotoğraflar almaya başladı. Bu fotoğrafın bir başka önemi de, aktif bir hayatı temsil eden bir poz olması.
Diana ile 60’lara Merhaba:
Diana Vreeland ofisinde
Moda dünyasının gelmiş geçmiş en etkili,zeki ve güçlü kadınlarından Diana Vreeland 1962-1971 yılları arasında Vogue Amerika’nın başındaydı.Diana'nın ipleri eline almasıyla, sadece sosyetenin aynası olan dergi, bir anda moda dünyasının en dominant söz sahiplerinden birine dönüştü. Yıllar sonra torunun derlediği, Diana'nın Vogue yıllarındaki notlarından ve yazışmalarından oluşan "Memos" kitabı , Diana'nın sektördeki gücünü görmek için yeterli. Jackie Kennedy'yi giydiren, Twiggy'yi keşfeden ondan başkası değildi.
Avedon Etkisi:
New York Times'ın deyimiyle "onun moda ve portre fotoğrafları, Amerika'nın stil, güzellik ve kültür imajını bulmasını sağladı". Richard Avedon, moda tarihinin şüphesiz en önemli fotoğrafçılarından biri. Harper's Bazaar'da geçen 20 yıldan sonra Avedon, 1966-1990 yılları arasında Vogue için çalıştı.
Richard Avedon'un kadrajından Twiggy,Vogue US 1966
Altın Çağ:
Anna Wintour-ilk kapak 1988
Yıllardan 1988; Anna Wintour Vogue’un yayın yönetmeni koltuğuna oturur; bir daha da kalkmaz. Vogue’la en fazla özdeşleşen kişi ve günümüzün en güçlü moda otoritelerinden biri olarak tarihe geçer. Anna Wintour’un gelişiyle ilk kapakta değişim kendini gösterir. Çünkü bu kez ihtişamlı elbiseler yerine, jean giymiş model vardır kapakta.
Anna Wintour'un Amerikan Vogue'a transferi tesadüf değildi elbette. O zamanlar İngiliz Vogue'un başında olan Wintour, Elle dergisinin çıkışı sonrası satışları yavaşlayan Amerika edisyonu için tek çare olarak görüldü ve değişimi başlatması için Amerika'ya getirildi. Wintour Vogue'u getirmek istediği noktayı o zamanlar şöyle anlatıyordu: "Ben Vogue'un hızlı, kesin ve seksi olmasını istiyorum. Ultra zenginler ya da sosyete benim ilgimi çekmiyor.Okurlarımızın kendi parasını kazanan enerjik ve ilgili kadınlar olmasını istiyorum." Ünlülerin kapağa taşınması yine Anna Wintour'un değişimlerinden yalnızca biri. Madonna'yı kapakta kullanmak isteyen Wintour'a herkes karşı çıktı, satılmayacağını söyledi. Ancak onları dinlemeyip , aklından geçeni yapan Wintour sayesinde, Madonna kapaklı Vogue'la satışlar %40 arttı.
Madonna, Vogue US 1989
Anna Wintour, hedeflediği ve beklendiği gibi Vogue'u en üstlere taşımayı başardı.2004 Eylül sayısında 832 sayfalık rekor bir dergiye imza attı. Hakkında belgeseller çekildi. Eski asistanı Lauren Weisberger 2003 yılında kendi gerçek anılarından oluşan "Devil Wears Prada" kitabını çıkardı, 2006 yılında aynı isimli film vizyona girdi.
Vogue ile ilgili daha yazılacak o kadar şey var ki.. Bu vesileyle Vogue İngiltere'nin yeni yaşını kutlamış olduk. Sergi ile ilgili detaylı bilgi için:
İyi ki doğdun Vogue İngiltere, nice yıllara!
Dünyaca ünlü markaların logoları nasıl doğdu?
Çok sevdiğimiz dünyaca ünlü markaların logolarının nasıl doğdugunu biliyor musunuz?
Çok sevdiğimiz dünyaca ünlü markaların logolarının nasıl doğduğunu biliyor musunuz?
LACOSTE
1933 yılında Jean Rene Lacoste markayı kurduğunda, amacı tenis tişörtleri üretmekti. Kendisi de tenisçi olan Rene’nin lakabı , “alligator” yani “timsah”tı. Bir gün bir arkadaşının , eğlencesine minik bir timsah çizmesiyle markanın logosu doğmuş oldu.
FENDI
Ters dönmüş iki F harfinden oluşan logo, bazen yap boza da benzetiliyor. Karl Lagerfeld’in marka için yarattığı logo, çoğu tasarımda başrolde.
Logonun siyah oluşu, markanın dominantlığını,üstünlüğünü ve zarifliğini temsil ediyor.
CHANEL
Chanel’in logosu ters ve iç içe geçmiş iki C’den oluşuyor. Markanın logosu ilk defa 1925 yılında, Chanel no5 şişesiyle tanıtıldı. Logonun hikayesinin çeşitli versiyonları mevcut. Bir rivayete gore ; “C” olarak gördüğümüz karakterler aslında at nalı ve bu yüzden şansı temsil ediyor. Bir diğerine gore, iki C , Coco Chanel’in isminin baş harflerini temsil ediyor.
HERMES
Hermes’in ikonik olan logosundaki at arabası markanın doğuşunu anlatıyor. Hermes’in ilk kurulduğunda sadece kayış takımı ve semer yaptığını biliyor muydunuz?
Eğer Hermes'in hikayesini okumadıysanız yukarıdaki linke hemen tıklayın!
BURBERRY
Gabardinin muciti, trençkotların efendisi Burberry’nin ; o zamanlardaki adıyla “Burberry’s”in şövalyeli logosu ilk olarak 1901 yılında askeri üniforma ürettikleri zaman kullanıldı. Kumaş ve ürün dünyasına getirdiği yeniliklerden ötürü logosunun ileriye doğru koşan bir şövalye olduğunu söyleyebiliriz. Burberry Prorsum alt markasındaki “Prorsum” kelimesi de ; latince “ileri” demek.
VERSACE
Helenistik miras ve mitoloji , markanın kurucusu Gianni Versace için her zaman en büyük ilham kaynakları oldu. Doğduğu toprakların bir zamanlar Antik Yunan’a ait olmasından mı ; yoksa komşusu Sicilya’nın bayrağından mıdır bilinmez ancak , Versace’nin Medusa ile ilgili düşünmeye başladığı zamanlar ilk gençlik yıllarına uzanıyor. Burada biraz Medusa’dan bahsetmeliyiz. Medusa, bir zamanlar kainatın güzellik sembolüyken; Poseidon’un gönlünü ona kaptırmasıyla; Athena tarafından lanetlenir. Güzeller güzeli bu kız; yılan saçlı, gözlerine bakanı taşa çeviren bir canavara dönüşür. Versace’nin sembolü olan Medusa; bu lanet öncesindeki güzellik tanrıçası, altın saçlı Medusa’dır. Bu logo , gücü,kuvveti ve güzelliği temsil etmesiyle ;Versace’nin geçmişe ve gelenekselliğe olan bağını gösterirken; bir yandan da orijinalliği ve dehasıyla etkileme tutkusunun ürünüdür.
GUCCI
Gucci’nin iç içe geçmiş iki G’den oluşan logosu, ihtişam ve güveni temsil etmesinin dışında; markanın kurucusu Guccio Gucci’nin baş harflerinden oluşuyor.
LOUIS VUITTON
Monogramın doğuşu
Taklit dünyasına belki de en az toleransı olan marka Louis Vuitton. Hem de 1896’dan beri! Kuşkusuz bu hassasiyet, dünyanın en çok kopyalanan markası olmasından kaynaklanıyor.Louis Vuitton logosu ya da monogramı, ilk defa 1896’da ortaya çıktı. Amaç, babasının yaptığı sandıkların(kıyafetlerin saklanması için kullanılan gardrop sandıklar) kopyalanmasına engel olmaktı. Seyahatler sırasında insanların eşyalarını güvenli bir şekilde taşımaları için yapılan sandıklar , ihtiyaçtan çok bir arzu nesnesine dönüşmesinden sonra o kadar çok ilgi gördü ki, kopyaları üretildi. Başta kullandığı gri kanvas çok fazla kopya edilince çizgili versiyon yapıldı. O da taklit edilince George Vuitton geometrik desen kullanması gerektiğine karar verdi. Kalıcı bir çözüm bulmak adına başvurdukları son çare bugünkü monogramın ortaya çıkmasını sağladı. Vuitton’un oğlu, Georges Vuitton’un yaptığı logo, babasının isminin baş harflerinden ve Japon esintili çiçek motifinden oluşuyor. Monogramın patentini de alan George, daha o zamanlardan taklit dünyasına sıfır toleransları olduğunu göstermiş oldu.
Atlar için yapılan eyerlerden dünyanın en pahalı çantalarına uzanan bir başarı hikayesi.