Perakende Sektöründe İş İmkanları

[su_spacer]Perakende sektörü dünya çapında istihdam sağlayan, üreticiyle müşteriyi buluşturarak ekonomiye önemli katkıda bulunan, pazarın nabzını tutan çok önemli bir sektör. Amerika Birleşik Devletleri dünyanın en büyük perakende sektörüne sahip ve bunun neticesinde en büyük istihdam sağlayıcı olarak da bu ülkeyi görüyoruz. İstatistikler Şubat 2022 yılında Amerikan perakende sektöründe 15 Milyondan fazla kişinin çalıştığını gösteriyor.Türkiye'ye gelirsek, TÜSİAD Perakende Çalışma Grubu tarafından Haziran 2021'de yayınlanan "Perakendenin Geleceği" raporuna göre 1,4 trilyon TL’ye ulaşan ciro hacmi ve son beş yılda yıllık ortalama %17’lik büyüme ivmesiyle ülkemiz ekonomisinin sürükleyicilerinden biri olan perakende sektörü, gayrisafi milli hasılamızın yaklaşık %20’sine tekabül etmekte, ciro hacmi olarak ise dördüncü sırada yer almaktadır. 900 bini organize perakendede olmak üzere toplam 2,5 milyon kişiye istihdam sağlayan sektör, 2020 yılında toplam istihdam içerisinde yaklaşık %10’luk bir paya sahip olmuştur.Bu kadar önemli bir sektörde elbette çok fazla iş imkanı var. Fakat perakende sektörü gerek çalışma şartlarının zorluğundan gerekse kariyer imkanlarının tam olarak bilinmemesinden dolayı özellikle genç mezunlar arasında çok tercih edilmiyor. Oysaki moda sektöründe ne iş yaparsanız yapın perakende tecrübesi çok büyük deneyim ve avantaj sağlar. Kariyerine mağazacılıkta başlayan biri perakende sektöründe birçok meslek dalında çalışmaya devam edebilir. Anlatsin.com için perakende tecrübesinin önemini aşağıdaki videoda anlatmıştım.[su_spacer]https://www.youtube.com/watch?v=ANvYcdKVDfo[su_spacer]Perakende dünyasındaki iş imkanlarını tanımanız için aşağıda bazı meslek alanlarını özetliyoruz:

Mağaza Yöneticisi/Müdürü:

Mağaza içerisindeki tüm idari işlerden, ürün satışı, müşteri ilişkileri, stok yönetimi ve personel yönetimi ile ilgili tüm konulardan sorumludur. Operasyon sorumlusu ya da Bölge/Ülke Yöneticisi’ne raporlama yapar. Mağaza müdürleri çok farklı alanlarda deneyim kazandıklarından kariyerlerinin ilerleyen zamanlarında tercih ettikleri alana göre bir perakende markasının bölge müdürü, ülke müdürü, operasyon müdürü, satın alma müdürü veya CRM müdürü olabilirler. Mağaza yöneticileri genellikle mağaza ekibinde satışta işe başlayıp yıllar içinde deneyim kazanarak müdürlük pozisyonuna gelirler. Bazen de perakende şirketleri yönetici yetiştirme programları aracılığıyla yönetici yetiştirirler. Sektörün en önemli ve en çok aranan pozisyonlarından biridir çünkü marka ve müşterinin buluştuğu nokta olan mağazanın her detayıyla yönetiminden sorumludur.Mağaza müdürleri mağazanın temel performans göstergelerinden ve ekibin eğitimi ve motivasyonundan sorumludur. Mağaza ekibinin satış performansı motivasyon düzeyi ve eğitim/koçluk imkanlarıyla doğru orantılıdır. Mağaza müdürü olacak kişinin hem analitik düşünce yeteneğine, hem de güçlü liderlik becerilerine sahip olması beklenir. Farklı departmanlarla işbirliği yapabilmek, iyi iletişim kurabilmek ve çalıştığı sektörle ilgili bilgi sahibi olmak da bu pozisyonda çalışanlar için önemlidir.

Satış Sorumlusu/Danışmanı:

Mağazadaki ürünlerin en kısa sürede, en fazla adette/değerde satılmasından sorumludur. Bunun yanında satışını yaptığı markayı/markaları iyi tanıması, ürünleri müşteriye marka ruhunu yansıtarak anlatabilmesi gerekir. Satış danışmanı markaların müşterilerle buluştuğu noktadaki kilit kişilerdir. Moda sektöründe çalışan satış danışmanlarının kumaştan kesime, malzeme bilgisinden styling becerisine farklı konularda kendini geliştirmesi ve moda akımlarını takip etmesi çok önemlidir. Perakende şirketleri bu amaçla ekiplere sezonluk eğitimler verir. Zira günümüz müşterisi bilgili, meraklı ve araştırmayı seven bir müşteri. Forbes'da yayınlanan bir yazıya göre akıllı telefonu olan kişilerin yüzde 82si bir mağazada alışveriş yapmadan önce telefonlarında araştırma yapıyor.Satış ekibi, mağazada ağırladığı kişilerin mağaza ve markaya sadık müşterilere dönüşebilmesi için çalışır. Özellikle lüks perakende sektöründe satış danışmanlarının müşteri portföyü geliştirmesi beklenir. Bu müşteri portföyü satış danışmanının satış performansının sürdürülebilir olmasını sağladığı gibi, mağazanın düzenli bir trafiği olmasına da katkıda bulunur.

E-Ticaret Yöneticisi:

Markaların online mağazaları da aynı fiziksel mağazalar gibi bir ekibe sahip. Online satışta müşteri yönetimi farklı olsa da, e-ticaretin de bir yöneticisi ve satış ekibi var. E-ticaret yöneticileri satış kanallarındaki ürün fiyatlandırma ve kampanya takiplerini yaparlar. E-ticaret sitesinin müşteri kazanması, siteye gelen ziyaretçilerin satın alma davranışları, mağazanın hedef kitlesine uygun iletişim ve pazarlama stratejilerinin geliştirilmesi e-ticaret yöneticisinin sorumluluğundadır. E-ticaret yöneticileri bazı durumlarda sitenin ürün kataloglarının çekimlerine de katılır. Ürün yönetimi ve styling uzmanlarıyla işbirliği yaparlar. Sitenin satış performansının artırılması için rakip analizi yapar ve dünyadan e-ticaret trendlerini takip ederler.

Görsel Düzenleme Sorumlusu:

Ürünlerin mağaza giriş tarihine ve koleksiyonda çizilen temalara uygun vitrin ya da mağaza içi görsel düzenlemesini yapar. Amacı hem mağazaya giren kişi sayısını arttırmak, hem de mağazaya giren potansiyel müşterilerin daha fazla zaman geçirmesini ve satın almasını sağlamaktır. Bu amaçla rutin mağaza düzenlemeleri yapar ve mağaza ekibi tarafından uygulanmasını sağlar. Mağaza içinde müşterilerin davranışlarını takip ve analiz eder, buna göre mağaza düzenlemesinde iyileştirmeler yapar. Görsel düzenleme sorumluları bazen sadece bu görevle ilgilenir, bazen de hem satış hem düzenleme yaparlar, Bu görevde olan kişiler hem markanın estetiğini çok iyi tanımalı hem de moda akımlarını takip etmeli, güncel kalmalıdır. Aynı zamanda styling bilgisi ve el becerisi önemlidir.[su_spacer]

[su_spacer]

Vitrin Tasarımcısı:

Sezonun temasına ya da yapılacak kampanyalara uygun vitrin hikayelerini tasarım ekibiyle birlikte belirler; hikayeye uygun dekorun tasarımını yapar; dekor üretim sürecini yönlendirir. Görsel düzenleme sorumlularının mağazalardaki vitrin ve mağaza içi düzenlemesini yapabilmesi için onları yönlendirir, eğitir ve destek verir. Vitrin tasarımcıları sezonluk vitrinleri önceden belirleyerek mağazalara bilgi verir.

CRM (Müşteri İlişkileri Yöneticisi):

Bir marka için önemli olan, satış yapılan müşterinin düzenli bir müşteriye dönüşmesi; yani mağazalara geri gelmesidir. CRM yani Müşteri İlişkileri Yönetimi ekibi, müşterinin markayla bağ kurabilmesi için düzenli olarak müşteri veri tabanları oluşturur, müşterileri talep ve zevklerine göre kategorize edebilmek için mümkün olan en detaylı bilgiyi toplar, müşterilere en doğru iletişim yolu ve sesiyle ulaşabilmek için gerekli stratejileri geliştirir. Mağaza ekiplerine destek verir. Pazarlama ekibiyle işbirliği içinde etkinlikler, davetler ve özel kampanyaların organizasyonunda çalışır. Markanın müşteri portföyünün gelişmesi için stratejiler geliştirir. Bu departman bir markanın satışlarının sürdürülebilirliğini sağlamak açısından büyük önem taşır çünkü müşteri sadakatini hedefler.

Müşteri Hizmetleri:

Satın alım sonrası müşteri taleplerini dinler, problemlerin çözümüyle ilgili muhatap kişi/kişilerdir. Satış sonrası sıkıntıların çözümü konusunda mağaza yönetimi, ürün ya da satınalma departmanı ile birlikte çalışır. Müşteri memnuniyetini sağlamak önceliğidir. Bu departmanda çalışanlar bir çağrı merkezi veya internet sitesinden ya da mağaza içinden çalışıyor olabilirler. Birkaç dil bilmeleri farklı müşterilere destek olabilmeleri açısından önemlidir.

Satınalma (Buying):

Mağazada satılacak koleksiyonların seçimini yapar. Genelde bir sene önden ilerler, planlama departmanı, mağaza müdürleri/perakende müdürleri ile birlikte çalışır. Önceki yılın satış performanslarını,  bulunduğu yıl için verilen bütçe ile harmanlar. En doğru ürün paketini oluşturur. Bu ürün paketini oluştururken satın alma bütçesinin önce ana kategorilere (kadın, erkek, çocuk gibi) sonra da alt ürün kategorilerine (ceket, pantolon, elbise, dış giyim gibi) dağılımını yapar. Satınalma sorumlusu bu ürün dağılımını titizlikle her sezon yapar ve sezondan sezona satış performanslarını takip eder, öngörülerini bu analizlere göre yapar.Trendleri takip eder, pazar araştırması ve rakip analizi yapar. Mağaza müşterilerinin satın alma davranışlarını düzenli olarak inceler. Mağazalardan geri bildirim alır. Bu departmanda çalışanlar için mağazadaki koleksiyonların satış yüzdesi önemlidir. Sell-through dediğimiz bu satış performans yüzdesi, sezonda mağazaya giriş yapan ürün sayısının yüzde kaçının sezon içinde (indirime girmeden) satıldığını gösterir. İndirim öncesi satış yüzdesi ne kadar yüksekse, satın alma aşaması o kadar verimli olmuştur denebilir. Bu yüzdeyi etkileyen birçok faktör vardır. Ürünlerin mağazaya geliş tarihi, müşterilerin satın alma trendleri, ekonomik etkenler, marka/ürünün hedef kitleye uygunluğu gibi. Satınalma ve merchandising ile ilgileniyorsanız bu yazımızı da okuyun.[su_spacer]https://youtu.be/RPfESAi_CL8[su_spacer]

Planlama Sorumlusu:

Satınalma aşamasından itibaren bütçe planlaması yapar, alımı yapılacak ürünlerin bütçe dağılımını satınalma departmanı ile belirler, geçmiş satış rakamlarını düzenli olarak takip eder. Amacı satın alma için yeterli bütçe ayırırken aynı zamanda bütçe dışına çıkmayı engellemek ve karlılığı korumaktır.[su_spacer]

Operasyon Sorumlusu:

Mağazalardaki ürün, demirbaş stoğu, envanter yönetimi, mağaza açılışları, renovasyonları, kapanışları; personel operasyonları (üniforma vb) ile ilgili tüm idari işlerden sorumludur. Mağaza yöneticisi, bölge yöneticisi ve/veya perakende müdürü ile işbirliği içinde çalışır.

Lojistik Sorumlusu:

Satınalma departmanı tarafından alımı gerçekleşen ürünlerin istenen tarihlerde mağazalarda olabilmesi için üretici, tedarikçi, gümrük ve depo arasında koordinasyonu sağlar. Bu pozisyon ürünlerin doğru zamanda, hasarsız şekilde müşteriye ulaşabilmesi için kilit bir pozisyondur. Mağaza ağının koleksiyon lansmanlarını doğru zamanda yapabilmesi, stok açığı olmaması, en çok satılan ürünlerin mağazalarda yer alması gibi konular satış rakamlarını direkt etkilediğinden, bu pozisyonda çalışan kişinin verimliliği çok önemlidir.[su_spacer] 

Devamını Okuyun

5 Yıl Önce Varolmayan 7 Moda Mesleği

[su_spacer]Moda sektörüne girmek hiçbir zaman kolay bir iş olmadı. Sektöre ilk adımı atmak zor olsa da, son yıllarda yepyeni alanlar çıktı. Çok hayal edilen bazı pozisyonlarda iş bulmak gitgide zorlaşırken, yeni alanlar da açılmadı değil.Bu işleri henüz duymamış olabilirsiniz. Ya da belki bulunduğunuz yerde henüz bu pozisyonlara rastlanmıyor. Her iki durumda da bazı yeni alanlara göz atmakta fayda var.İşte size son yıllarda öne çıkmaya başlayan bazı moda mesleklerinden bir seçki.

Influencer Marketing Manager

Markalar pazarlama ve reklam stratejilerinde yazılı yayınların yanında dijital yayınlara ve influencerlara yer vermeye başladıkça bu alanda uzmanlaşan kişilere ihtiyaç da artmaya başladı. Influencerların ilk ortaya çıktığı yıllarda "influencer marketing" iletişim veya pazarlama bölümü tarafından yönetiliyordu. O dönemlerde ne bu mesleği bilen ne de böyle bir tecrübeye sahip olan kişiler vardı. Zaman içinde markalar influencer işbirliklerinin farklı bir tecrübe ve strateji gerektirdiğini görmeye başladılar ve bu alanda çalışmaya başlayan kişiler ortaya çıktı. Influencer Marketing alanında çalışmaya başlayanların genelde sosyal medyada aktif yer alan hatta bloggerlık geçmişinden gelen kişiler olduğunu söylersek yanlış olmaz. Bu kişiler sosyal medyanın gelişimini birinci elden deneyimledikleri için bu mesleğe de ilk adım atanlardan, hatta bu mesleği yaratanlardan oldular.[su_spacer][su_spacer]Influencer marketing uzmanı ne yapar?Bu pozisyonda çalışan kişiler bir markanın influencer pazarlama stratejisini belirleyebilir. Influencer/ürün ve marka eşleşmesine karar verip influencerlarla iletişim, kontratların yapılması, işbirliğinin takibi ve ölçülmesi gibi alanlarda da çalışabilirler. Bu kişilerin sosyal medyada aktif olan, yenilikleri ve genç yetenekleri takip eden, markayı ve sektörü çok iyi tanıyan kişiler olması gerektiğini söylememize gerek yok.[su_spacer]

Online Personal Stylist

Eskiden stylistleri müşterileri ile birebir çalışan ve onların stilini belirleyen kişiler olarak bilirdik. Bu tanım son yıllarda tamamen değişti. Bilinen anlamda styling yapan kişiler hala varlar elbette fakat online satışın çapının büyümesi ve Stitch Fix gibi girişimlerin ortaya çıkması ile stylistler müşterileri ile dijital ortamda da iletişim kurabilmeye başladılar. Stitch Fix'in 3900 stilist ile çalıştığını söylersek yaratılan istihdamın boyutunu anlayabiliriz. Bu stilistler algoritmalar aracılığıyla müşterilerle eşleşiyor ve stil anketinin cevaplarına göre onlara özel kutular hazırlamaya başlıyorlar.Geleneksel perakende markaları da online dünyadaki gelişimleri için stylistlerle çalışmaya başladı. Daha önce mağazacılıkta ilerleyen markalar, online rakipleriyle daha iyi yarışabilmek için websitelerine özen göstermeye ve dijital varlıklarını güçlendirmeye başladılar. Büyük çok katlı departman mağazaları da hem fiziksel mağazalarında hem de websitelerinde stylistlerden faydalanıyor ve müşterilerine özel hizmet sunuyor.[su_spacer]

Community Manager

E-ticaret günümüzde markaların uzak duramayacağı bir alan oldu. E-ticaretin gelişmesiyle birlikte markalar eski tanımıyla "müşteri hizmetleri müdürü" bugünkü tanımıyla da "community manager" dediğimiz kişilere ihtiyaç duymaya başladı.Büyük çaplı ekipler markalara telefon, email, websitesi ya da sosyal medya üzerinden gelen müşteri mesajlarına doğru cevap verebilmek ve müşteri memnuniyetini sağlamak amacıyla çalışıyor. Müşteri memnuniyeti bir markanın aynı zamanda reputasyonuyla da ilişkili, bu nedenle bu ekipler gitgide önem kazanıyor. Bu işin en büyük avantajlarından birisi bazı durumlarda evden çalışmayı da mümkün kılması.[su_spacer]Ayr markası, özellikle instagram mesajlarına cevap veren bir ekibe sahip. Şirketin CEO'su ve ortak kurucusu Maggie Winter "Bu rol pazarlamayla müşteri hizmetleri arasında hibrid bir rol" diyor.Farklı alanlarda çalışan şirketlerin farklı ihtiyaçları da olabiliyor. Mesela The RealReal ve Depop gibi markalar satış yapan müşterilerinin memnuniyeti ile ilgilenen ekiplere sahip. Bu ekipler satış yapanların ihtiyaçlarını karşılıyor. Depop ekibi, satış yapanların daha kısa sürede, doğru araçlarla ve doğru fiyatta satış yapması için destek veriyor.[su_spacer]

Sürdürülebilirlik ve Sosyal Sorumluluk Uzmanı

Beş yıl önce çok az sayıda marka sürdürülebilirliğe bir ekip kuracak kadar çok yatırım yapmaya başlamıştı. Fakat modanın sürdürülebilirlik sorunu ortaya çıkmaya başladıkça ve ciddileştikçe markalar da bu konuda yatırım yapmaya başladılar.Büyük çapta çalışan markalar bir kişilik ya da çok kişilik bir ekip kurarak tüm değer zincirlerini gözden geçirip, üretim modellerini yakından kontrol etmeye başlıyorlar. Bu ekip aracılığıyla sürdürülebilirlik hedeflerini koyup, takip ediyorlar.Daha küçük çapta çalışan markalar ise şirket içi sürdürülebilirlik insiyatifleri ile başlıyorlar. Eğer markanın büyük bir sürdürülebilirlik ekibi kuracak bütçesi yoksa, sosyal sorumluluk projelerini sürdürülebilirlikle birleştirmek de bir tercih olabiliyor. Bazı markalar proje bazlı işe alım da yapabiliyorlar.[su_spacer]

Moda Uzmanı (Ya Da İkinci El Uzmanı)

Moda uzmanı sözü biraz komik kaçabilir. Sahte bir lakapmış gibi gelebilir kulağa. Moda uzmanları moda sektörüyle ilgili geniş bir kültüre ve bilgiye sahip kişilerdir. Bu kişilerin uzmanlığı genelde modanın belirli bir alanında olur, çanta uzmanı, vintage uzmanı, sneaker uzmanı, değerli taş uzmanı gibi..Bu özellikleri taşıyan uzmanlar özellikle ikinci el satış siteleri için çok değerli çünkü bu şirketler öncelikle satışa konulan ürünlerin orjinal olduğunu garantileyecek kişilere ihtiyaç duyuyor. Ayrıca bu sitelerin doğru satış fiyatını belirleyebilecek uzmanlara ihtiyacı var. Bu uzmanlar sayesinde bir ürünün piyasa değeri belirleniyor ve güncelleniyor. Kolay gibi görünebilecek bu iş, aslında modanın geçmişini, bugününü ve geleceğini iyi anlamayı gerektiriyor. The RealReal'da 100'den fazla moda uzmanı çalışıyor.[su_spacer]

Data Analisti

Moda sektöründe ilk akla gelen kariyer alanı olmayabilir, ama sektörde data analisti arayan şirketlerin sayısı yükselişte. Stitch Fix ve Farfetch gibi şirketler başta olmak üzere e-ticarette yer alan birçok marka kendi data analistleriyle çalışıyor. Bu kişiler envanterden fiyatlamaya birçok alanda çalışabiliyor. Stitch Fix'in yüzden fazla data analistiyle çalıştığını ve bu ekip sayesinde (ve stylistlerin) müşterilerin kombin tercihlerini öngören algoritmaları yarattığını biliyoruz. Bu alanda çalışan start-upların sayısı da hiç az değil. Özellikle özel dikim ürün satan markalar.99 farklı beden satan kadın giyim markası Laws of Motion, kadınlara en doğru bedeni sunmayı amaçlayan markasını ilk kurduğunda işe aldığı ilk 2 kişi data analistiydi. Analistler sayesinde marka yaklaşık 10 bin kadından gelen 1 milyon data üzerinden kadınların beden varyasyonlarını hesapladı.

Her İşin Ustası

Moda şirketleri gitgide her işin altından kalkabilen kişiler arıyor. Aslında bu iş dünyasının geneli için geçerli olabilir. Çok farklı ilgi alanları ve yetenekleri olan kişiler için bu bir avantaja dönüşebilir.Daha esnek ve küçük yapılar, birçok işi bir arada yürütebilen ve farklı alanlarda yeteneklerini geliştirebilen kişilere ihtiyaç duyuyorlar. Birçok marka tek bir ürüne odaklanıyor, ve o ürün çevresinde genel konularla ilgilenebilen ekipler kuruyor.Özellikle girişimci markalar için ekibin küçük ama çok yönlü olması çok önemli. Eskiden tüm rolleri bölüşen ve sınırlarına sadık kalan moda sektörü artık alanını genişleten kişileri arıyor.Bu yazı bir çeviridir. Orijinali için buraya tıklayın.

Devamını Okuyun
Moda Meslekleri Moda Meslekleri

Fashion Stylist Ne Yapar?

[vc_row][vc_column][thb_gap height="20"][vc_column_text]Moda dünyasında iki tip fashion stylistten bahsedebiliriz. Fotoğraf stylisti ve moda/gardırop stylisti.Fotoğraf stylistleri bir ekiple çalışır. Bu ekipte fotoğrafçı, tasarımcı, ışıkçı ve set tasarımcıları da olur. Stylistler bu ekiple birlikte çekim mekanından çekimde kullanılacak mankenlere, aksesuar ve giysilere kadar hikaye ile ilgili tüm detayları hazırlarlar.Moda veya gardırop stylistleri ise ünlü kişiler, özel müşteriler, moda tasarımcıları veya yaşam tarzını ve stilini değiştirmek isteyen herkesle çalışabilirler.İki stylist de yaptıkları iş gereği çalıştıkları marka, kişi, fotoğrafçı veya tasarımcının vizyonunu, moda algısını hayata geçirmek için çalışırlar. Fotoğraf stilistinin işleri dergilerde, kataloglarda ya da reklamlarda karşımıza çıkar. Gardırop stylistlerinin işleri ise stylistin kariyerinde geldiği noktayla da bağlantılı olarak kırmızı halıdan bir CEO'nun fotoğrafına, bir sporcunun gardırobundan bir dizinin karakterlerine kadar karşımıza çıkabilir.Dergiler, gazeteler, perakende markaları, reklam ajansları hatta müzik prodüksiyon şirketleri moda stilistleri ile çalışabilirler. Çoğu zaman stilistler bağımsız çalışmayı tercih ederler.

Stylistin Bir Günü Nasıl Geçiyor?

Stylistlerin bir günü alışveriş, çekim hazırlığı veya çekimle geçebilir. Stylist asistanları genelde showroomları, veya marka/mağazaların ilgili bölümlerini arayarak çekim için gereken ürünleri toparlarlar. Bunun ardından hem ürünleri hem de sette kullanılacak diğer malzemeyi kiralar, ödünç alır bazen de satın alırlar ve çekim mekanına ulaştırırlar. Çekimden önce makyöz ve kuaför ile birlikte çekimin genel görüntüsü üzerine çalışmak da stylistin işidir.Genellikle deneyimli bir stylistin asistanı olarak çalışmak sektöre girmenin en iyi yoludur. Bu şekilde hem mesleğin detaylarını öğrenme şansı elde edersiniz, hem de "40'lı yıllar gece elbisesi bul" dendiğinde nereye gideceğinizi öğrenmiş olursunuz.Stylistler zor bir iş yaparlar. Fiziksel zorlukları bir yana bırakırsak (uzun çalışma saatleri ve taşınması gereken onlarca yüzlerce ürün), duygusal olarak müşterilerinin ya da markaların isteklerini yönetmek ve onların isteklerini göz önünde bulundururken çekimin yaratıcı ruhunu korumak durumundadırlar. Özellikle stylistler kendi yapmak istedikleri ile onlardan beklenen sonuç arasında doğru dengeyi kurmak zorundadırlar.

 Stylist Olmak İstiyorum Diyorsanız

Eğitim: Moda tasarımı, moda yönetimi, görsel sanatlar, fotoğrafçılık, görsel düzenleme gibi alanlar bu konuda yararlı olsa da, stylist olmak için en çok ihtiyacınız olan şey doğal yetenek de olabilir.Tecrübe: Moda dergilerinde ya da stylistlerle çalışma deneyimi ayrıca mağaza tecrübesi bu konuda yararlı olacaktır. Genellikle stylistler dergi tecrübesinden yetişirler. Günümüzde bağımsız projeler yapan ajans veya styling ofislerinde de çalışma imkanları bulunabiliyor. Ayrıca markalar özellikle online mağazaları için stylist arayışındalar.Kişisel özellikler: Bir stylist stil konusunda özgün bir zevke sahip olmak dışında trendleri öngörebilen biri olmak zorundadır. Stylistler ayrıca moda tarihine hakim ve modanın geçmişten bugüne gelişimini takip etmiş kişiler olurlar. Fotoğraf çekiminde gerekli olan basit teknik bilgiye sahip olmak, ışık kullanımını ve makyaj tekniklerini bilmek bu işte yardımcı olacaktır. Stylist olmak isteyenler yaratıcı, meraklı ve çalışkan olmalıdır, ayrıca kolay şevki kırılan ve kendini motive edemeyen kişilerin bu sektörde barınamadığını söylersek yalan olmaz. Kişinin kendini tanıma ve tanıtma becerisi de bu alanda çok önemli bir yer tutuyor. En iyi stylistler ekip çalışmasını bilen, sektördeki en iyi ekibi kısa sürede ve doğru bütçe ile kurabilen kişilerdir.Business Of Fashion tarafından moda dünyasına yön veren 500 kişiden biri seçilen Katie Grand dünyanın en ünlü stylistlerinden. Uzun zamandır Marc Jacobs'un tüm koleksiyonlarına danışmanlık veren Katie Grand, aynı zamanda Louis Vuitton ve Balmain için de kampanya çekimleri yaptı. Katie Grand ayrıca Love dergisinin kurucusu ve editörü.[/vc_column_text][vc_column_text]Micaela Erlanger Hollywood'un en güçlü ünlü stylistlerinden sayılıyor. Çalışmaya başladığı kişileri kısa sürede kırmızı halı yıldızlarına dönüştüren Erlanger, müşterilerinin karakterleriyle ahenk içinde ama yenilikçi ve şaşırtıcı kombin ve markalarla onları öne çıkarıyor.

 Müşterilerim bana kişisel tercihlerini anlayacağımı bildikleri için güveniyorlar. Bu aslında ortak bir çalışma ve ben onlarla, özellikle yeni başladığımızda, sürekli konuşuyorum. Kendi fikirlerini ortaya çıkarıyor ve onları yorumluyorum.

Günümüzde stylistlerin rolü yadsınamaz. Özellikle kırmızı halıda ünlülerin kendilerini doğru ifade etmelerini ve stilleri ile öne çıkmalarını sağlayan kişisel stil danışmanları, tüm dünyada trendlere etki edebiliyorlar. Ayrıca moda markalarının birlikte çalıştıkları stylistler, bir koleksiyonu tasarımcısından daha da iyi anlatma becerisine sahip oluyorlar.

Zorluklar

Bu meslekte uzun çalışma saatleri, limitli bütçeler ve belirsizlikle savaşmak durumunda kalabilirsiniz. Ayrıca kendi zevkinizle sizden beklenen sonuç arasında devamlı çelişkide kalmanız mümkündür. Bu durumda kendinizi ve ekibi yönetmeyi bilmelisiniz. Ayrıca bu işte başarınız çalıştığınız ekibe bağlıdır, bu nedenle ilişkilerinizi çok kuvvetli tutmayı ve farklı yaratıcı beyinlerle çalışmayı başarmalısınız. Bu kariyerin kapılarını aralamak çok zordur, bir kere araladıysanız içeride uzun süre kalmak daha da zordur. Fakat başarılı olursanız sizi çok keyifli ve eğlenceli bir dünya bekliyor.

Yeni Bir Kariyer Olanağı: Internet Stylisti

Gitgide daha çok marka internet mağazaları için stylist arıyor. Peki bu iş için ne özellikler gerekiyor?

  • Şirket içi stüdyoyu yönetmek (fotoğrafçı ve kreatif ekip)
  • Sitenin genel görsel dilini oluşturmak ve tüm çekimleri bu dille uyumlu olacak şekilde yönetmek
  • Markanın dönemsel hedeflerini, pazarlama ve merchandising stratejilerini anlamak ve onlara yönelik proje geliştirmek
  • Mağazalar ile online mağaza arasında tutarlı bir stil oluşturmak
  • E- ticaret kanalları için ürün görsellerini ve ürün tanımlarını hazırlamak

 Sizin hayalinizdeki styling kariyeri nasıl?[/vc_column_text][/vc_column][/vc_row]

Devamını Okuyun
Moda Meslekleri Moda Meslekleri

Trend Analistleri Ne Yapar?

[vc_row][vc_column][thb_gap height="20"][vc_column_text]Raflarda ya da e-ticaret sitelerinde yerlerini almadan önce moda ürünleri uzun bir yol katederler. Bu yolda tasarım, planlama, satın alma, üretim süreçleri ve trend analistlerinin araştırma ve tahminlerini yaptıkları çalışma süresi vardır."Trend analisti" ya da "moda eğilimi araştırmacısı", renk, tasarım, form, kumaş, baskı veya styling üzerine araştırmalar yapar. Moda dünyasında ve toplumda olan gelişmeleri takip edip onları iş dünyasındaki ekonomik gelişmeler çerçevesinde yorumlar ve gelecek sezonlarda beklenen trendleri belirler.Trend analisti tüketici davranışlarını ve ekonomik eğilimleri yaratıcı akımlarla birleştirir ve bulguları içerisinden trend olabilecekleri ayırır. Bu aşamada en önemli nokta büyük kitleleri harekete geçirebilecek, satın alma eğilimlerini olumlu etkileyecek trendleri belirlemektir. Trend analisti daha sonra tahminlerini görsel bir sunuma dönüştürerek satın alma, ürün geliştirme ve üretim departmanlarına sunum yapar. "Mood board" ya da "trend board" denen çalışma da işte bu noktada kullanılır.Her türlü endüstriden, toplumsal yönelimlerden, ekonomiden, tekstil fuarlarından, moda şovlarından,yeni koleksiyonlardan ve sokak stilinden veriler toplar. Trend analistliği moda sektörünün her alanına dokunan nadir görevlerden biridir. Bu pozisyonda çalışanlar, tasarımdan,üretime, satıştan pazarlamaya ve mağaza düzenlemesine, her alanda verilen kararları etkilerler.

Trend analistleri için kariyer imkanları nelerdir?

Trend analisti, trend ajanslarında çalışabileceği gibi kumaş üreticisi firmalarda, tekstil üretimi ya da tasarım firmalarının bünyelerinde de yer alabilir. Genel olarak trend analistleri iplik ve kumaş, renk, tüketici davranışları,ya da genel eğilim araştırmacısı olarak çalışırlar ve üretimden tasarıma tüm departmanları geniş bir yelpazede bilgilendirirler. İplik ve kumaş araştırmacıları kumaş üreticisi firmalarda çalışır ve kumaş trendlerini belirlerler. Renk araştırmacıları genelde renk tasarımı üzerine çalışan firmalarda yer alır. Tüketici davranışlarını izleyen trend analistleri nüfus hareketlerini, yaş gruplarındaki değişiklikleri,sosyolojik, ekonomik,coğrafi ve teknolojik gelişimleri izler. Film, müzik ve eğlence endüstrilerinin moda eğilimlerine etkisini araştırır.

Trend analistleri hangi bölümlerden mezun olur ?

Bir trend analistinin mezun olabileceği bölüm skalası oldukça geniş; reklamcılık, görsel sanatlar, moda tasarımı, pazarlama veya sosyal bilimler bunlardan bazıları.Bu bölümlerden herhangi birinde okumuş olmanın dışında bir trend analisti genellikle perakende, üretim, geliştirme, tasarım veya pazarlama alanlarında giriş düzeyindeki pozisyonlarda işe başlar. Sektörün pek çok farklı yönünü görüp tecrübe etmeleri başarılı olmalarında önemli bir faktördür. Satışın en önemli yapı taşı olan müşteriyi tanımak ve alışkanlıklarını iyi analiz etmek, sektördeki farklı pozisyonlarda deneyim kazanmış trend analistleri için çok daha kolaydır.Başarılı trend analistlerinin etkili görsel, yazılı ve sözel becerileri vardır. Genelde çok rahat sosyalleşebilen yaratıcı ve meraklı insanlardır. Günlük hayatlarında gözlemlediklerini analiz etme, filtreleme ve gruplandırarak organize etme konusunda oldukça yeteneklidirler.

Trend Analistleri tahminlerini yapabilmek için hangi kaynakları kullanırlar ?

Kullanılan kaynaklar uzmanlaşılan sektörün özelliklerine göre değişir. Gelecek sezonun trendlerini belirlemede oldukça etkili rol oynayan Dior, Chanel, Celine, Gucci, Armani ve Prada gibi dev moda evlerinin couture koleksiyonları, hali hazırda sektörü yöneten dev isimler haricinde adı yeni duyulmaya başlayan hırslı ve yenilikçi tasarımcılar da daima trend analistlerinin radarındadırlar. Networking bir analist için olmazsa olmazdır. Tasarımcılardan, satın almacılardan ve üreticilerden aldıkları yeni bilgiler trend analistlerinin neyin satıp neyin satmadığı konusunda devamlı güncel kalmalarını sağlar.Dünya çapında ünlü olan ve toplumu etkileyen ünlüleri, ses getiren hareketlerini ve yaşantılarını takip ederler. Web siteleri, bloglar, haber siteleri, online kataloglar ve sosyal medyanın her mecrası trend analistlerinin devamlı ellerinin altında olan değerli bilgi kaynaklarıdır. Konserler, festivaller ve sergiler gibi sanat olaylarını takip ederler. Örneğin dünya çapında dolaşan bir fotoğraf sergisi bir sonraki sezonun trendlerinde belirleyici bir unsur olabilir. Sokak modası da, trendleri belirlemek konusunda en az her sezon podyumlarda sergilenen defileler kadar önemlidir. Tüm bu kaynakların dışında analistler; belirli bir ücret karşılığı tüketicinin sosyal ve demografik özellikleri hakkında detaylı sayısal bilgi toplayıp sunan pazar araştırma firmalarının hizmetlerinden de yararlanırlar. Trend analistleri devamlı gezerek, okuyarak, yeni insanlarla tanışarak, dinleyerek ve en önemlisi de gözlemleyerek tüketicilerin ve endüstrinin nabzını tutarlar.  Günün sonunda tüm bu veriler deneyimli bir analistin süzgecinden geçerek satınalma departmanında hata riskini azaltır ve müşteri memnuniyetini artırmak için fırsat yaratır. Bu durum da satışlarda pozitif etkisini gösterir. Trend analisti sanat, moda, tasarım ve müşteri davranışları arasında bağlantı kurar ve trendlerin doğma büyüme ve yok olma süreçlerinin günlük hayatlarımızla nasıl iç içe geçtiğini analiz eder.

Trend tahmini hizmeti veren şirketler hangileri?

Dünyada başarılı birkaç trend tahmin şirketleri bulunmakta. Şirketlerin bazıları gençler veya erkekler gibi belirli bir hedef kitlesine yoğunlaşırken, diğerleri renk veya kumaş gibi farklı değişkenler üzerine araştırma yapar. Bu şirketlere örnek olarak Türkiye’de de faliyet gösteren WGSN (World Global Style Network) ve Lidewij Edelkoort tarafından kurulan Trend Union verilebilir.WGSN - 1998 yılında Londra’da kurulan şirket, moda, tasarım ve stil endüstrilerine araştırma, trend analizi ve yeni haberleri sunma konusunda dünya çapında hizmet veren en başarılı isimlerden biri. İçlerinde deneyimli yazarlar, fotoğrafçılar, araştırmacılar, analistler ve trend analistleri bulunan 100 kişilik ekip devamlı dünyayı gezerek müşterilerine sunulacak datayı toplamak ve filtrelemekle görevli. Trend analistleri bulundukları üniversitelerden veya başka yerlerden her bölgeye özel olarak topladıkları bilgiyi WGSN’e iletiyor. Şirket sadece en son moda trendlerinin değil, aynı zamanda ilgi çeken konsept storların, yeni tasarımcıların ve yaratıcı markaların da izini sürüyor.Trend Union - Moda ve tekstil endüstrileri için trendleri öngörme, danışmanlık ve trend kitapları hazırlama gibi alanlarda uzmanlaşan şirket bünyesinde yetenekli danışmanlar,  yaratıcı grafik sanatçılar ve tasarımcılar çalışıyor. Sitenin de kurucusu olan Edelkoort, zamanla bir koleksiyon haline gelen ve senede iki defa yayınlanan trend tahmin kitaplarının büyük bölümünü kendi tasarlıyor. Kitaplar; gelecek sezonun renk, malzeme, şekil ve yaşam tarzını öngörüyor. Moda, tekstil sektörlerindeki büyük trendleri 2 sene öncesinden öngörebilen kitaplar Trend Union müşterilerine sunuluyor. 

Trend analistlerinin sektörde karşılaştıkları zorluklar nelerdir ?

Trend analisti olarak kariyer yapmak yeni bir durum olduğundan, bu alanda çalışmak isteyen insanlar için zaten sınırlı sayıdaki trend tahmin firmasında iş bulmak zor olabilir ama elbette ki fırsatlar gün geçtikçe artıyor. Trend tahmini yapmak zeka, yetenek ve bazen de altıncı his gerektiriyor. Analistler müşteri davranışını değiştirebilecek her türlü iç ve dış etkiden haberdar olmalılar. Tüm bu etkenleri gözlemlemek, analiz etmek ve öncelik sırasına göre gruplamak herkesin sahip olmadığı nadir bir yetenek. Gelecek trendleri doğru tahmin eden trend analistleri kariyerlerinde hızla yükselirken, yeterli donanıma sahip olmayan ve iyi araştırma yapamayanlar bir zaman sonra müşteri tarafından tercih edilmemeye ve sektörde kaybolmaya mahkum oluyor. Satış beklentilerini sizin tahminleriniz üzerinden oluşturmuş büyük şirketler için sezonluk veya yıllık trendleri doğru belirlemek büyük bir sorumluluk, bir o kadar da keyifli.Ne dersiniz trend analistliği sizin aradığınız meslek olabilir mi?[/vc_column_text][/vc_column][/vc_row]

Devamını Okuyun
Moda Meslekleri Moda Meslekleri

Moda Meslekleri: Satın Alma Ve Merchandising

[vc_row][vc_column][thb_gap height="20"][vc_column_text]

Merchandising Nedir?

Moda dünyasında perakende mağazalarının başarısı müşteri tarafından talep gören son moda ürünleri stoklarında bulundurmalarına bağlıdır. Bahsi geçen ürünlerin seçilmesi, satın alınması, gerekirse üretilmesi, mağazalara gelmesi ve müşteri ile buluşup satışının yapılması aslında biz ürünleri raflarda görmeye başlamadan çok çok daha uzun zaman önce startı verilmiş kapsamlı bir çalışmaya dayanır. Bu çalışmada kilit rol oynayan isimlerse etrafımızda moda ve kurumsal hayat ile ilgili konular konuşulurken adını sıkça duyduğumuz buyer (satın almacı) ve merchandiser ikilisidir.Bu iki meslek bazı şirketler tarafından tek bir bünyede birleştirilip işe alım süreçleri bu şekilde ilerlese de aslında her ikisinin de bu süreçte üstlendikleri görevler birbirinden farklıdır. Şirketlerin ve etrafımızdaki sohbetlerin yarattığı kafa karışıklığını gidermek adına; satınalmacıların ve merchandiserların aslında birlikte çalışarak mağazaları müşterilerin talep ettiği aksesuar ve kıyafetlerle doldurup satış oranlarını arttırmayı amaçladığını kesin olarak söyleyebiliriz. Peki ama nasıl ?

Satınalmacı/ Buyer Kimdir? Ne yapar?

Türkçeye mağazacılık, satın alma veya ticari satış olarak farklı anlamlarla çevirilebilecek « merchandising » bir perakendecinin ürünlerinin alımında ve satımında yapılan aktivitelerin tümü olarak özetlenebilir. Bu süreçte en önemli aktiviteler; müşterinin taleplerini önceden sezerek bu doğrultuda ürünleri tespit edip satın almak ardından markaya kar getirecek şekilde bu ürünleri satmaktır.Satınalmacı, mağazaya konulacak her ürünü seçmekten ve kendisine verilen kısıtlı bütçe ile bu ürünleri satın almaktan sorumludur. Genellikle seyahat ederek ve bolca araştırma yaparak sezon temasına ve müşterinin beklentilerine en çok uyacak koleksiyonu belirler. Ürünlere karar verdikten sonra eğer görev tanımındaysa en uygun tedarikçiyi bulmak, fiyat, lojistik ve indirimler üzerinde pazarlık yapmak gerekir. Bir satınalmacının temel görevi; markanın hedef kitlesi ile uyuşacak trendleri belirlemek, bu trendleri yansıtacak en uygun fiyatlı ürünleri tedarik etmek ve bu ürünleri firma için kar eden bir iş planına dönüştürmektir. Mağazalarda gördüğümüz ürünlerin tamamı satınalmacılar tarafından tasarımcılardan, üreticilerden veya toptancılardan alınır. Bunu yapmak için satınalmacı; fuarlar gezmek, defilelere katılmak, müşterileri ile iletişimde olmak ve marka veya tedarikçilerle toplantılar yapmak zorundadır. Tüm bunların yanı sıra eğer gerekirse pazarlama departmanı ile birlikte her ay pazarlama planını ve reklam takvimini belirler. Görsel pazarlama ekibi ile birlikte çalışarak mağaza içi düzenlemelere satışı arttırmak amaçlı yardımcı olur.

Merchandiser Kimdir? Ne yapar?

Yukarıda da bahsettiğimiz gibi buyer ve merchandiser iş tanımı olarak devamlı karıştırılan iki meslek. Bunun nedeni ise bir mağazaya kar getirmek amaçlı yürütülen ürün seçip satın alma ve bu ürünü doğru şekilde yönetme süreçlerinde kol kola çalışmalarının gerekmesi. Hatta bu doğrultuda yaptıkları şeyler o kadar iç içe geçiyor ki bazı mağazalar tüm bu süreci yönetmesi için tek bir kişiyi işe alıp adına hem satınalmacı hem merchandiser diyor.Her ne kadar yakın çalışsalar da iki meslek arasında oldukça belirgin farklar bulunmakta. Satınalmacının bir önceki sezonun verilerine ve moda algısına güvenerek doğru kararları vermesinin en önemli yardımcısı merchandiserdır. Merchandiser bir perakendecinin veya daha küçük ölçekte satış yapan bir mağazanın sezonluk ve yıllık satış raporlarını tutup, sayfalarca rakamı ve excel dosyasını yorumlayarak çıkarttığı sonuçları satınalmacıya sunar. Yaptığı analizler, satınalmacının müşterilerin neye ilgi gösterip göstermediğini somut kanıtlarla anlamasına ve ürün gamını ve adedini buna göre belirlemesine olanak sağlar. Tüm bu verileri satın alma ekibine aktaran merchandiser aynı zamanda ürünler mağazalara yerleştikten sonra stok kontrolü yaparak eksikleri tespit eder ve mağazalar arası ürün transferlerini yönetir. Örneğin Nişantaşı Zara’da yüksek talepten dolayı hızla tükenen bomber ceketi daha az satan Suadiye mağazasından transfer eden kişi merchandiserdır. Mağaza ziyaretleri yaparak ürün gamının yeterli ve satışı destekleyecek şekilde olmasını sağlar. Aynı şekilde bir mağazada hangi ürünün daha çok sattığını, hangi sezondaha iyi çıkış yaptığını veya satmayan ürüne istatistiklere bakarak ne kadar indirim uygulanabileceğini de belirleyen kişidir. Satınalmacı ürünler mağazalara girdiğinde çoktan diğer sezonlarla ilgili çalışmaya başlamış olur, merchandiser ise ürünler stoklarda tükenene kadar titizlikle liste tutmalı, excel dosyası hazırlamalı, rakamları okumalıdır ve geri bildirimde bulunmalıdır.

Buyer ve merchandiser olmak için ne gerekir?

Belirlenen koleksiyon için alınan her ürünün marka kimliğine ve kültürüne uygun olması gerekir. Satınalmayı yapan kişi sezonluk olarak seçilen koleksiyonlarda hangi ürün gamının ne kadar adetle kimden nasıl alınacağına, ne zaman tekrar sipariş edileceğine karar verir. Bu satınalmanın ne kadar kar getireceğini öngörebilmesi için istatistiksel verileri iyi incelemesi ve analiz etmesi gerekir. Bunun için, önceki senelerin satış rakamlarına hakim olmak, müşterinin nabzını çok iyi tutmak ve iyi bir moda algısına sahip olmak olmazsa olmazdır. Üreticinin veya tasarımcının teslim süresini göz önünde bulundurmak zorunda olan satınalmacı, koleksiyonun büyüklüğüne ve ürünlerin özelliklerine göre siparişini 3 ila 6 ay önceden verir. Lüks segmentte bu süre 6 aydan 1 seneye kadar uzayabilir. Bu ayarlamaları doğru yapmak için oldukça güçlü bir planlama ve bütçe hazırlama yeteneğiniz olması gerekir. Bu noktada bazen satınalmacıya hazırladığı raporlarla ve daha önceki satış rakamlarıyla merchandiser destek olur. İki iş tanımı kıyaslandığında merchandiser satınalmacıya göre analitik yeteneklerini daha yoğun kullanmak durumundadır. Ancak her iki durumda da sosyal becerileri yüksek, gözlem ve analiz yeteneği olan ve uzun çalışma saatleriyle gelen stresli bir ortamda çalışabilecek sabırlı ve enerjik bir insan olmak gerekli.

Buyer ve merchandiserlar hangi bölümlerden mezun olurlar?

Sektöre bakıldığında satınalmacı veya merchandiser kesinlikle şu veya bu bölümden mezun olmalıdır diye bir kural olmadığını söyleyebiliriz. Ancak bu işi yapmak isteyenlerin moda ve trendler kadar rakamlar ve excel dosyalarından da anlamaları gerektiği için pazarlama, işletme, uluslararası ticaret veya moda yönetimi gibi bölümlerden mezun olması avantajdır. Mühendislik bölümleri, özellikle Endüstri veya Tekstil Mühendisliği bölümleri mezunları, şirketler tarafından aranan adaylar olabilir.Kariyerini bu yönde götürmek isteyenler için okul süresince veya mezun olduktan sonra moda sektöründe perakendecilik veya lüks segmentte satış deneyimi kazanmış olmak, müşteri davranışlarını ve pazarın nasıl işlediğini anlamak açısından oldukça yararlı olacaktır. Satınalmacı veya merchandiser olmak için izlenen yol genelde stajyer veya asistan olmaktan geçer. Kariyer basamaklarını tırmanmak için küçük bütçeli ve adetli koleksiyonlardan daha büyük operasyonların yönetimine geçmek ve bu operasyonlarda doğru tahminler yaparak bulunduğunuz şirkete kar getirmek gerekir.

Buyer ve merchandiserlar için kariyer imkanları nelerdir?

Satınalmacı ve merchandiserlar; GAP, Zara gibi perakende zincirlerinde, Boyner, Macy’s, Selfridges gibi çok katlı mağazalarda, şahısların yönettiği daha küçük butiklerde veya Trendyol, Asos gibi online perakendecilerde çalışabilir. Görevi mağazanın büyüklüğüne göre değişiklik gösteren satınalmacı büyük ölçekli operasyonlarda genelde bir satınalma ekibinin içinde, tek bir departmana özel olarak çalışır. Örneğin Macy’s ya da Boyner gibi dev bir mağaza, ekibinde erkek giyim, bayan giyim, ev eşyaları gibi birçok farklı kategorilerde uzmanlaşmış satınalmacılar bulundurur. Daha küçük mağazalarda şirket sahibi tüm kategorilerin satınalmasından sorumlu tek bir insan görevlendirebilir. Aynı durum merchandiser için de geçerlidir. Büyük firmalarda ekip içinde çalışan merchandiserlar daha küçük operasyonları tek elden yürütürler.[/vc_column_text][/vc_column][/vc_row]

Devamını Okuyun
kariyer Asli Ozbek kariyer Asli Ozbek

Networking: Keyif mi zulüm mü?

Profesyonel ağınız çeşitli olduğu kadar güçlüdür. Peki networking yapmak size neler hissettiriyor? 

Paris’e taşınalı yaklaşık üç ay olmuştu. Yeni şirketimde pozisyonum gereği bir çok farklı departman ile iletişimde olmam ve onlardan bilgi almam gerekliydi. Fakat gönderdiğim e-postaların hiçbirine cevap alamıyor, görüşmem gereken kişilerden bir türlü randevu alamıyordum. Haliyle işlerim sürekli uzuyordu. 

Derken yakın arkadaşım Ebru iş için Paris’e geldi ve bir akşam yemeğinde buluştuk. Yönetim danışmanlığı yapan Ebru şirketlerin içinde iletişim konusunda oldukça deneyimliydi. Bana “İşler nasıl gidiyor?” diye sorduğunda ilk cevabım “Felaket! Kimseden randevu alamıyorum.” olmuştu. Ve Ebru bana çok değerli bir profesyonel tavsiye verdi “Aslında kolay. Randevu istediğin kişileri öğle yemeğine davet et ya da gittikleri yere gitmeye başla. Bak herşey nasıl kolaylaşacak.” Bu tavsiyenin ardından sadece ulaşmaya çalıştığım kişileri değil, onların ve benim yakınımdaki iş arkadaşlarını da öğle yemeğine davet ederek, haftanın neredeyse beş günü dolu bir takvime sahip oldum. Aslında bunu yaparak kişilerin iş programına değil, keyif anlarına ortak oluyordum. Ardından olanlar inanılmazdı, almak istediğim tüm randevular çok kolaylaştı, çünkü öğle yemekleri kahve aralarına, akşam buluşmalarına uzarken ben birden iş arkadaşlarından öte, arkadaşlar edinmeye başlamıştım ve herkes bana içtenlikle yardım etmek istiyordu. Tüm bunlar olurken, içimden "Neden bir e-posta ile olamıyor ki..." diye geçirmedim değil, çünkü bazen tüm bu yoğunluk beni yorgun düşürüyordu. Ama ne kadar etkili olduğunu anlamam uzun sürmedi, en önemlisi deneyim kazandım. 

Üç profesörün Harvard Business School’da yaptığı bir araştırmaya* göre özellikle kariyerinin başında olan kişilerde networking suçluluk ve yüzeysellik duygusu, hatta kirlenme hissi yaratıyor. Araştırmada katılımcılara networking ardından hangi ürünleri kullanmaya istekli oldukları sorulduğunda verilen cevaplar şaşırtıcı: sabun, diş fırçası veya duş jeli. Bu hissi yaratan da Instrumental networking (ağ geliştirmenin araç olarak kullanılması)" kavramı.

Bu isim, kişilerin kariyerlerinde ilerlemek için yaptıkları networking aktivitelerine veriliyor. Bunun alternatifi ise “Personal (kişisel) networking”, bu tanım da arkadaşlık veya güç birliği amacıyla yapılan aktiviteler için kullanılıyor.

Araştırmalar gösteriyor ki, katılımcılara Facebook’tan ve Linkedin’den birilerine tanışma mesajı atmaları söylendiğinde, Facebook’u kullananlar kendilerini daha az kirlenmiş hissediyor çünkü Facebook daha kişisel bir platform. Burada önemli bir fark var, kariyer. Kariyerinde üst seviyelerde olanlar bu hisleri daha az yaşamakla birlikte sosyal mecralar arasında bir fark görmüyorlar. Kariyerinde başlangıç seviyesinde olan kişiler ise bu hislerle baş etmek, ve onları yönetmek zorunda. Çünkü bilinen bir gerçek var, networking kariyer için gerekli.

Ünlü Insead profesörü, yazar ve benim de hocam Herminia Ibarra**’ya göre kişileri networkingden soğutan etkenlerden biri bunu yapmakta tecrübesiz olmak, ve profesyonel ağımızı geliştirmeyi işimizin önemli bir parçası olarak görmemek. Sıklıkla yapmadığımızda, bu aktivite için harcamamız gereken zaman (ki oldukça fazla zaman gerektiriyor) boşa harcanmış zaman gibi geliyor, özellikle de tanıştığımız insanlar kısa vadede bazı sorunları çözmeye yardım etmeyecekse. Ibarra’ya göre kişiler sıklıkla kendilerine şu bahaneyi buluyor “İşlerimi bitirecek kadar bile zamanım yokken nasıl çıkıp başkalarıyla tanışabilirim?”. İşte bu mazeretler biz farketmeden networking kapılarını kapamamıza neden olabiliyor. 

Peki hem profesyonel hem de kişisel gelişimimiz için çok önemli olan bu aktiviteden kendimizi bilinçsizce alıkoymaktan nasıl kurtuluruz?

Networking karşılıklı değer yaratmak içindir 

Networking yapmaktan uzak duranlar genellikle karşılarındaki kişiden birşey bekliyor durumuna düştüklerini düşündükleri için çekiniyorlar. Oysa ki networking bir çıkar ilişkisinden çok bir değer yaratma ve deneyim paylaşma aktivitesi. Profesyonel hedefler nedeniyle insanlarla tanışmayı doğal bulmayan kişiler bu nedenle ağ geliştirmekten uzak durduklarında sadece kendilerini yeni deneyimler ve öğrenimlerden mahrum bırakmıyor aynı zamanda başkalarını da kendilerinden öğrenme imkanından mahrum bırakıyor. Burada kilit nokta şu: iş arama tek  taraflı olmadığı gibi networking de değil. Hiç kimse, deneyimli ya da deneyimsiz, boynu bükük hissetmemeli. Tam tersi, yaratacağı değerden emin olarak tecrübe kazanmaya başlamalı.Kısacası, davet edildiğiniz o kokteyllere gidin ve kişilerle tanışıp konuşmaya başlayın. Her seferinde daha kolay olacak ve yarattığı değeri görünce suçluluk hissiniz zamanla kaybolacak.

Networking bir liderlik vasfıdır 

Kendinize her “Bunu yapmayı sevmiyorum” dediğinizde liderlik kaslarınızdan birini az geliştirdiğinizi hatırlayın. Top thinkers 50 ödüllerinde 2015’te 8. sırayı alan Herminia Ibarra’ya göre kendi konfor alanında kalan ve yükseldikçe networking yapmayı reddeden liderler sadece kendilerini ve şirketlerini tehlikeye atmıyorlar aynı zamanda ekiplerini de stratejik bilgilerden mahrum bırakıyorlar. Ibarra’ya göre dışa dönük olmamak bir ekibin geleceği için büyük risk taşıyor, çünkü belirli bir sektörde ya da pazarda oluşabilecek fırsat ve tehditleri öngörmek ve hazırlanmak ancak çok farklı iletişim kanallarını açmakla mümkün. Bunu da yapması gereken liderin ta kendisi.   

Tüm yazdıklarımı göz önüne aldığımızda, networking aktivitesinin en etkili ve en doğal şekilde yapılacağı ortamlar çok değerli. Bunlara bir örnek benim de içinde bulunduğum paylaşımlı ofis Kolektif House. İçerisinde yer alan farklı mesleklerden, girişim ve şirketlerden dolayı networkingi bir zulüm ya da zorunluluk olmaktan çıkarıp herkesin işinin doğal ve keyifli bir parçası haline getiren bu ortam yeni nesil çalışma fikrini temsil ediyor. 

Kolektif House Levent

Bunun yanında, sizinle aynı ilgi alanları etrafında buluşan grupların organize ettiği etkinliklere gittiğinizde, modakariyeri.com etkinlikleri gibi, networking sadece bir keyif halini alıyor etkileri de bonusu oluyor. Bizim ilk etkinliğimiz de 9 Kasım Çarşamba günü olacak. 

Unutmayın, önemli olan sadece içerisinde rahat hissettiğimiz ortamlarda değil değer yaratacak her ortamda tanışıklıklara istekli, açık ve hazır olmak. Çünkü profesyonel ağınız çeşitli olduğu kadar güçlüdür. 

 

* "The contaminating effects of building instrumental ties: How networking can make us feel dirty." Harvard  Business School Working Paper Nisan 2014. Tiziana Casciaro, Francesca Gino, Maryam Kouchaki

** Herminia Ibarra "Act like a leader, think like a leader" 

 

Devamını Okuyun
kariyer Asli Ozbek kariyer Asli Ozbek

El emeği göz nuru girişimcilik

Moda sektöründe bir fikir ve hayalden yola çıkarak kendi markalarını yaratan kadın girişimcilerin hikayeleri az değil, fakat neden daha da fazla olmasın?

Siyah beyaz bir fotoğrafta, hukuk fakültesinin önünde gülerek poz veren genç kızın üzerindeki beyaz yün etek-ceket takım gözüme çarptığında “Anne ne kadar güzel giyiniyormuşsun okula giderken” demekten kendimi alamadım. Annem hemen cevap verdi “Anneannen örmüştü bu takımı benim için.”

Dedemin mesleği nedeniyle şehirden şehire giderken çocuklarına her gittiği yerin havasına göre güzel kıyafetler diken anneannemin bu sevdası vefatına kadar devam etti. Onun için örgü, dikiş, sevdikleri için yarattığı kıyafetler sadece daha uygun fiyata güzel giyinmek değil, aynı zamanda giysiler aracılığıyla tutkusunu paylaşmak demekti.

Olgunlaşma enstitüsü mezunu anneannem el becerisiyle sadece kendisini ve ailesini şık giydirmekle kalmadı aynı zamanda Ankara’da Orkide adında bir mağaza açtı. Elleriyle yaptığı şapkalarını kadife kumaş, dantel ve çiçeklerle süsledi ve mağazasında bunları satarken kendi özgürlüğünü kazanmanın ve üretken olmanın muhteşem hazzını yaşadı. Bir de torunlarına bugün anlatmamız için güzel bir miras bıraktı. 

Moda sektöründe bir fikir ve hayalden yola çıkarak kendi markalarını yaratan kadın girişimcilerin hikayeleri az değil, fakat neden daha da fazla olmasınlar?

Türkiye'de her dört kadından sadece biri çalışıyor fakat kadın istihdamındaki yüzde 7'lik artış, yoksulluğu yüzde 15 azaltacak güce sahip. Bu veriler Koç Üniversitesi Toplumsal Cinsiyet Araştırma ve Uygulama Merkezi KOÇ-KAM'ın direktörü Prof. Dr. Çiğdem Kağıtçıbaşı'nın Hürriyet gazetesine verdiği "Yoksulluk ancak kadınlarla azalır" başlıklı röportajdan alındı.

Yoksulluk ancak kadınlarla azalır

PROFESÖR Dr. Çiğdem Kağıtçıbaşı Türkiye'de sosyal psikolojinin kurucularından. Uluslararası psikoloji dünyasında da tanınmış bir bilim kadını. Duke, Harvard, California-Berkeley üniversitelerinde ders vermiş, 200'den fazla makalesine uluslararası atıfta bulunulmuş bir hoca. Şu an Koç Üniversitesi'nde Toplumsal Cinsiyet ve Kadın Çalışmaları Araştırma ve Uygulama Merkezi'nin (KOÇ-KAM) başında.

Mesaj aslında oldukça net. Ailevi nedenlerden, kreş hizmeti gibi sosyal yardımların yetersizliğinden ya da fırsat eksikliğinden çalışamayan kadınlar işgücüne katılmaya karar verirlerse öncelikle kendilerine ve ailelerine, ardından da Türkiye'nin ekonomik ve sosyal gelişimine yapacakları katkı çok büyük. İş hayatına ara veren kadınların yeniden çalışmaya başlamasına destek olmak amacıyla kurulan "Yeniden biz" derneği bu alanda çok aktif çalışmalar yürütüyor. 

Şimdi de moda ve tekstil sektörüne gelelim. Sektörde çalışanlar rakamlara ihtiyaç duymadan onaylayabilirler, bu sektör kadın işgücüne fırsat veren bir sektör. Bunun nedeni modanın gerektirdiği hassasiyet, görsel kabiliyet ve yaratıcılık mı yoksa tekstil sektörünün önem verdiği ince el emeği mi, yoksa modanın kadınların vazgeçemedikleri bir tutku olması mı bilemiyorum, fakat moda hem gardrobumuzun hem de iş hayatımızın bir parçası. Rakamlara gelirsek, Türkiye İstatistik Kurumu 2013 hane halkı işgücü verilerine göre Türkiye’de tekstil sektöründe çalışanların yaklaşık yüzde 43’ü kadın. Bu rakam umut veriyor.

Bir de kadın girişimciler var. Küçük ve büyük ölçekli girişimler heyecanlandırıyor. Bugün yaratıcı fikirlerini dijital araçların da yardımıyla hızlı ve masrafsız bir şekilde potansiyel müşteri kitleleri ile buluşturup kendi markalarını yaratan girişimciler var. Şeyma Selman (Thirtythree design) gibi, daha öğrencilik yıllarında instagram üzerinden kendi tasarlayıp diktiği ürünleri satmaya başlayan tasarımcılar hiç de az değil. Bazı girişimci markalar yatırımcıların ilgisini çekip destek de alabiliyorlar. Bunlara bir örnek Arya yatırım fonundan yatırım desteği alan Tukutukum markası. Tukutukum 2014 yılında Tuğba Kuzdere tarafından kuruldu. 

Bir diğer ilham verici örnek "Cashmere in love" markasının geldiği nokta. Parsons mezunu olan Esra Bezek Dikencik tarafından 2007 yılında kurulan Cashmere in love  bugün Bebek'teki flagship mağazası dışında Amerika, Avrupa ve Asya'da farklı noktalarda satılıyor. Kaşmiri modern kesimlerle yorumlayan marka girişimlerin nasıl sürdürülebilir ve global bir iş modeline dönüşebileceğine örnek. 

Cashmere in love 

Günümüzün kadın girişimcileri ile 50’li yıllarda el işi şapkalarını satmaya çalışan anneannemin devirleri farklı ama bir ortak özellikleri var: Tutkularından vazgeçmemeleri ve şartlar ne olursa olsun kendi amaçlarına odaklanmaları.

Ben de bir girişimciyim, ve modakariyeri.com'da tutkusundan vazgeçmeyen girişimciler için bir kuluçka merkezi kurdum. Dileğim başarı hikayelerinin artması, girişimlerin daha çok kadına iş hayatında fırsat sağlaması. 

Siz de girişiminizi geliştirmek istiyorsanız, bilgi için tıklayın.

Devamını Okuyun
kariyer Begüm Başoğlu kariyer Begüm Başoğlu

Yazdığınız kişiye şu an ulaşılamıyor

Günümüzde gecenin bir yarısı e-posta gönderen patronun –en geç– sabahın köründe geri dönüş beklediğine tanık oluyoruz. Aslında uzun vadede bu çarkın her oyuncusu ciddi anlamda yara alıyor. İhtiyacımız olan yaratıcı enerjiyi kendimizde saklı tutabilmek için bize ayrılan iş dışı saatleri ilham verici bir biçimde kullanmayı akıl etmek gayet tabii zor değil. 

Brunello Cucinelli

Brunello Cucinelli’nin çalışma hayatına bakış açısını anlatan bir röportajını okuduğumda ne kadar ilham verici bulduğumu hatırlıyorum. Çalışanlarının zihinlerini açabilmeleri için yönetim binasının yanına kurduğu kütüphane, her gün 1.5 saat süren öğle yemeği ziyafetleri (kendisinin üretimi olan nefis zeytinyağlarıyla) ve “Herkesin dinlenmeye ihtiyacı vardır. Sizi gereğinden fazla çalıştırırsam ruhunuzu çalmış olurum.” cümleleri ile bende saygı ve hayranlık uyandırmış, en çok da çalışanlarının 5.30 itibarıyla işi işte bırakmalarını ve işle ilgili e-posta yazmamalarını istemesini etkileyici bulmuştum.

Günümüzde gecenin bir yarısı e-posta gönderen patronun –en geç– sabahın köründe geri dönüş beklediğine tanık oluyoruz. Aslında uzun vadede bu çarkın her oyuncusu (o e-postayı yollayan da, cevaplayan da) ciddi anlamda yara alıyor. İhtiyacımız olan yaratıcı enerjiyi kendimizde saklı tutabilmek için bize ayrılan iş dışı saatleri ilham verici bir biçimde kullanmayı akıl etmek gayet tabii zor değil. Zor olan bunu hayata geçirebilmek. Zira, “bir tanecik” e-posta yazmanın veya okumanın o denli zararlı olmayacağına –ya da buna mecbur olduğumuza– kendimizi fena halde inandırmışız. Bu konudaki bakış açımızı değiştirmek için ise hiçbir zaman geç değil.

Acil kavramını doğru değerlendirin.

İşiniz akşamları da takip etmeniz gereken bir şeyleri kapsıyor olabilir ancak acil kavramını doğru değerlendirin. Zira şimdilerde pekala ertesi gün de yapılabilecek bir iş için bu kelimenin kullanıldığına şahit oluyoruz. Başkalarını kandırmayın, kendinizi de kandırtmayın.

Hızlının her zaman iyi olduğu fikrini aklınızdan çıkarın.

Bir e-posta aldığınızda ona derhal cevap vermenizin sizi her daim “başarılı öğrenci” kılacağı fikrinden kendinizi kurtarın. Ertesi gün salim kafayla bilgisayarınızın başına oturup, olayı çepeçevre değerlendirip, doğru kelimeleri seçerek çok daha etkili bir cevap yazacak olabilirsiniz. Hıza yenik düşmeyin.

Şarj olmanın önemine inanın.

Nasıl ki elektronik aletlerin şarj edilmeye ihtiyacı varsa bizlerin de var. İşten uzak kalmanız gereken zamanlarda onun zihninizi meşgul etmesine izin verirseniz taze bakış açıları yaratma şansınızı yok etmiş olur, kendini sürekli tekrar eden yorgun biri haline dönüşürsünüz. Akşamlarınızı ve sabahlarınızı e-posta hakimiyetinden kurtarıp kendinize zaman ayırdığınız ilham verici saatlere dönüştürün. Uyku kalitenizin –dolayısıyla ertesi günkü enerjinizin- en büyük düşmanının bu elektronik iletişim biçimi olduğunu unutmayın.

İyi bir rol model olun.

Şayet bir ekip yönetiyorsanız, en başta kendiniz iyi bir örnek olmaya çalışın. Ekibinizin sadakatini ve çalışma gücünü iş dışı saatlerdeki performanslarıyla değil büyük fotoğraftaki üretkenlikleriyle değerlendirin. Aklınıza düşen heyecan verici bir fikri o akşam e-postayla yazmak yerine kendinize not alın ve ertesi sabah taze bir biçimde yüzyüze paylaşın.

Bir e-postayı bir defa cevaplayın.

Telefonunuzdan e-postalarınıza bakıp onun iş dışı saatlerinizi bloke etmesine izin vermeden hızlıca okuyup kenara kaldırma niyetindesiniz.  Gelin görün ki, onları bir defa okumuş olmanız, cevapları aklınızda defalarca vermenize sebep olacak. Bu da sizden gereksiz yere zaman ve enerji çalacak. Bilgisayarınızın başına oturup her e-postaya tüm konsantrasyonunuzla cevap yazabileceğiniz zaman bu işi yapın ve bir defa yapın.

Bir şeyleri kaçırma korkusu veya bir felakate

sebep olma varsayımından kurtulun.

Gerçekten hayati derecede önemli bir konu varsa sizinle telefon aracılığıyla iletişime geçilebileceğini unutmayın. Eğer ekibiniz ya da patronunuz böyle düşünmüyorsa onlara bu düşünce biçiminin faydalarını anlatın ve kalp cerrahı değilseniz 7/24 ulaşılabilir olma zorunluluğunuz olmadığını hatırlayın, hatırlatın.

Her nerede iseniz orada olun.

Cumartesi gecesi arkadaşlarınızla yediğiniz keyifli yemeğe gelecek haftanın toplantı konularını dahil etmenize hiç gerek yok. Ya da zorlu müşterinizin parktaki huzurlu yürüyüşünüzü bozmasına. Kendi alanınızı doğru belirleyin ve her nerede iseniz tüm konsantrasyonunuzla orada olun.

“Hayatını kazanmak” fiilinin ne anlama geldiğini unutmayın. Onu kazanma uğrunda kaybetme hatasına düşmeyin.

Devamını Okuyun
moda haberleri Eda Binark moda haberleri Eda Binark

Tanımanız Gereken Tasarımcı: Dilara Fındıkoglu

Bir çoğumuz için yeni bir isim olan Dilara Fındıkoğlu, İngiltere moda dünyasının yükselen değerlerinden.

Dilara Findıkoglu moda dünyası için genç ve yeni bir isim ama özellikle İngiliz basını tarafından son zamanların en yaratıcı ve ümit vaadeden tasarımcıları arasında gösteriliyor. Doğup büyüdüğü İstanbul'da liseyi bitirdikten sonra üniversite için Londra'da Central Saint Martins College of Art& Design'da moda tasarımından mezun olan tasarımcı, kendi eklektik ve özgün giyim anlayışıyla da tasarımlarıyla olduğu kadar ilham veriyor. Öğrencilik yıllarında Pompei London adıyla kurduğu harness markasından sonra Dilara'yı, bir çok yabancı basın organında Central Saint Martins'den mezun olurken organize ettiği gerilla moda defilesiyle duyduk. 

Dilara Fındıkoğlu SS17 Koleksiyonu

Dilara, Türk kültüründen ilham aldığı, punk ve rock, feminizm, anarsizm, tarihsel ve mistik öğelerle birleştirdiği tasarımlarıyla yabancı basının şimdilerde radarında. Hatta Fransız Vogue dergisinin eski genel yayın yönetmeni Carine Roitfeld'in çıkardığı CR Fashion Book'ta mezuniyet koleksiyonu Rihanna tarafından giyildi. 

Dilara için tasarımlarını sadece bir kıyafet olarak görmek çok yanlış; tasarımcı her bir parçasında kendi hikayesinin, iç dünyasının, ilham kaynaklarının ve onun hayatına etki etmiş öğelerin olduğundan bahsediyor.  Dilara Fındıkoglu, bir çoklarının suya sabuna dokunmayan toz pembe olarak gördüğü bir dünyayı; siyaset, feminizm, din ve daha bir çok konuyla harmanlıyıp bize sunuyor ve modanın gerçekten de toplumun gerçekliğini yansıtabilecek bir araç olduğunu bir kez daha kanıtlıyor. Dazed& Confused dergisinin de söylediği gibi " Feminizmin kotu kumaslarda etik olmayan şartlarda üretilip hazır giyimde 5-6 Poundlara satıldığı şu günlerde Dilara kadınların kendi gücünü ve feminizmi isyan ve estetikle nasıl tasarıma çevirebileceğini kanıtlıyor"

Londra Moda Haftası'nda koleksiyonunu sergilemek için Soho'daki bir striptiz kulübünü seçen tasarımcının adı ülkemiz basınınca daha çok tanınmasa da Fındıkoglu'nu globalde çok sık duyacağımıza eminiz.

 

 

Devamını Okuyun
kariyer Guest User kariyer Guest User

Moda sektöründe en çok çalışmak istenilen 25 yabancı şirket

Coco Chanel « Moda sadece elbiselerde bulunan birşey değildir. Moda gökyüzünde ve sokaktadır; fikirlerimiz, yaşam tarzımız ve etrafımızda olup bitenlerle ilgilidir. » der.

Coco Chanel « Moda sadece elbiselerde bulunan birşey değildir. Moda gökyüzünde ve sokaktadır; fikirlerimiz, yaşam tarzımız ve etrafımızda olup bitenlerle ilgilidir. » der.

Chanel Rue Cambon 31

Bu, kendi ismini taşıyan moda evinin WWD (Women’s Wear Daily) sitesinde yapılan « Moda sektöründe çalışmayı en çok istediğiniz şirket hangisidir? » anketinde bugüne kadar en üst sırada yer almasının nedeni olabilir.

Chanel’in bu sözü, insanların bu endüstri için sahip olduğu derin bir tutkuyu yansıtıyor - bu tutku özellikle, orijinal olmanın yanı sıra kendilerinden daha büyük bir şeye ait olmayı arzulayan Y kuşağı için doğru sayılabilir.

Şubat sonu Mart ayı başında yapılan bu anket iki farklı oylama ile gerçekleştirilmiş: biri WWD’nin 2.000 den fazla cevap toplayan sosyal medya hesapları üzerinden, diğeri ise 405 cevabın toplandığı, Amerika ve Avrupa’daki ileri gelen moda ve pazarlama okullarının öğrencilerine direk olarak gönderilen anket üzerinden. Verilen cevaplar arasında 200’den fazla şirket, marka ve tasarımcı ismi var. Biz aralarından ilk 25’i sıraladık.

Ankete katılan okullar arasında, The Fashion Institute of Technology; Savannah College of Art and Design; LIM College; Pratt Institute; Fashion Institute of Design and Merchandising; University of Westminster; University of Creative Arts; University of Brighton; London College of Fashion, ve the Royal College of Art bulunmakta.

Ankette katılımcıların aralarından istediklerini seçebilecekleri bir şirketler listesi var ancak arzu edenler listeye dahil olmayan isimleri de yazabiliyor.

Twitter, Facebook ve LinkedIn gibi sosyal medya kanalları üzerinden yürütülen ankette ilk beş firma sırasıyla; Chanel, LVMH Moët Hennessy Louis Vuitton, Christian Dior SE, Alexander Wang ve Diane von Furstenberg. Altıncı sırada Marc Jacobs ve H&M tarafından izlenen Kate Spade var. Dokuzuncu ve onuncu isimler ise Burberry Group ve Prada SpA.

Buna karşılık, öğrencilerin seçtiği ilk 10’da Christian Dior SE, H&M, Burberry Group ve Prada yerlerini Calvin Klein, Salvatore Ferragamo SpA, Michael Kors Holding Ltd ve Armani’ye bırakıyor. Chanel ve LVMH öğrenciler tarafından cevaplanan ankette de ilk iki sıradaki yerlerini koruyorlar.

(Listenin tamamı için metnin sonuna ininiz)

Hem birebir röportajlarda, hem de her iki farklı anket grubunda anahtar temalar ortaya çıkmış. Örneğin, bu şirketleri neden seçtiklerini açıklayan katılımcılar son derece duygusal ve tutkulu olmanın yanı sıra oldukça derin düşünülmüş cevaplar da vermişler. Bu cevaplar aynı zamanda büyük ölçüde inanç da içeriyor.

Katılımcılar en çok arzuladıkları moda firmalarından bahsederken « rüya gibi » « ikonik » kelimelerinin yanı sıra « harika » gibi sıfatlar da kullanmış. Bu idealizm, seçim önceliğini sürdürülebilirliği olan, pozitif bir çalışma ortamı sağlayan ve çalışanlarına kariyerlerinde büyüme ve gelişme vaat eden şirketlere veren bir bakış açısı ile harmanlanmış. Katılımcılar aynı zamanda seçtikleri markaların miraslarına da saygı duymakta.

 « Gabrielle Chanel benim ikonum ve onun işlerine bayılıyorum. Moda dünyasında yaptıkları - yarattıkları ile dünyayı değiştirdi ve onun yarattığı marka için çalışmak rüya gibi olur.» diyor bir katılımcı.

« Ve tabii Karl Lagerfeld’i unutmayalım; o da hayran olduğum bir kişilik, dolayısıyla çalışmak isteyebileceğim başka bir yer yok. »

 « Matmazel Chanel’in zamanında kadınlar belirli kültürel normlara göre giyinmek zorundalardı ve bu devamlı tuvaletler içinde dolaşmak demekti » diye yazıyor başka bir katılımcı. « Kadın kıyafetlerine getirdiği eşsiz ve maskülen dokunuşu ile bu normları yıkmayı başardı. Chanel kadınlar için geçerli moda kurallarını yıkmaya uzun süre devam etti. Ama sonra yeniden, moda dünyasındaki kuralları yıkmanın normale dönüşü gibi, bu ikonik marka da etekler bluzlar ve blazerlar gibi modern kadının klasik parçalarına takılı kaldı. Bu, geleneğin asla eskimediğinin kanıtı… Chanelin icat ettiği ne olursa olsun asla unutulmayacak. »

 « Neden » sorusuna verilen cevapların çoğu içgüdüsel. Katılımcılardan biri « Ben de onun gibi bir feministim ve adımlarını takip ediyorum » diyerek Chanel’i arzulananlar listesinin başına koyuyor.

 L’Oréal markasını liste başına yerleştiren bir başkası ise bu kararını « Dünyadaki bir numaralı güzellik markası olarak, tüm dünyada kadınları güçlendirmek için çalışan global bir marka bünyesinde bulunmak çok isterim » diyerek açıklıyor. Bir diğer katılımcı ise « güçlü ve kendine güvenen kadını temsil ettiği için » Diane von Furstenberg’i seçtiğini söylemiş.

İlk on isimden biri olmasa da, bir katılımcı BCBG Max Azria’nın « şirket çalışanlarına değer verdiği için » en arzulanan marka olduğunu dile getirmiş. « Bu durum çalışanlarına ödedikleri miktardan, eğitimlerinden ve onları geliştirmeye olan arzularından belli oluyor. »

Kering’e gelince, anketi cevaplayanlardan biri şirketi; « Yakın zamanda Kering bünyesindeki markalardan birinde stajyerlik yaptım. Şirketin çok dayanıklı ve sürdürülebilir olduğunu söyleyebilirim. Oldukça pozitif bir çalışma ortamı. » diye tanımlamış.

 New York’daki LIM College’da okuyan ve ankete yüz yüze cevap veren öğrencilerin çoğu da online yorumlarda görülenler ile benzer duyguları paylaşıyor. Pazarlama ve mağazacılık bölümlerinde okuyan bu son sınıf öğrencileri, sektörlerinde büyümeleri için fırsatlar sunarken, çalışanlarının kariyerlerine yatırım yapacak ve destek olacak müdürler tarafından yönetilen işbirlikçi bir çalışma ortamı da sağlayan işler aradıklarını söylemişler.

LIM’de görsel mağazacılık son sınıf öğrencisi olan Tatiana Patterson, okulun; büyük perakendecilerde ve tekstil firmalarında haftada 28 saat çalışan öğrencileri olan kooperatif programının parçası. Öğrenclerin neredeyse yarısı mezuniyetlerinden hemen sonra iş teklifleri alıyor. Patterson Lululemon Athletica’ya yerleştirilmiş ve deneyimini « buradası bir aile gibi » diyerek tanımlıyor.

 Patterson WWD’ye « Bu aynı zamanda yaratıcılığımı gösterebileceğim bir fırsat. » diye açıklıyor. « Müşteriler için bu, sadece kıyafet satın almaktan öte, insanlara ilham vermekle ilgili birşey. Bir topluluk yaratıyorsunuz. »

 Moda endüstrisinin aynı zamanda hem insan hem ürün topluluğu olması fikri Patterson’un sınıf arkadaşları tarafından da paylaşılıyor. Bu öğrenciler hikaye anlatmanın da ürünün tüketici ile buluşmasındaki süreçte kritik bir rol oynadığında hemfikir. Süreci, sadece tüketici için değil, dahil olan herkes için unutulmayacak deneyimler yaratmak olarak tanımlıyorlar. LIM öğrencileri her gün gitmek için can atacakları işler aradıklarını söylüyor. Sonuçta, aileleriyle geçirdiklerinden daha fazla zamanı iş yerlerinde geçiriyor olacaklar.

« İş yeriniz ve aldığınız maaş önemli, ama yaptığınız işi sevmek de istiyorsunuz » diyor Staten Island’da mağazacılık okuyan Samantha Svorinich. 

En çok çalışılmak istenen 25 yabancı şirket:

Sıra Marka/Şirket Puan

1   Chanel  11.66%
2  LVMH Moët Hennessy Louis Vuitton  8.50%
3  Christian Dior SE  7.90%
4  Alexander Wang  6.90%
5  Diane von Furstenberg  6.20%
6  Kate Spade  5.60%
7  Marc Jacobs  4.90%
8  H&M  3.90%
9  Burberry Group plc  3.30%
10 Prada S.p.A  2.80%
11  Nike  2.60%
11  Hermès International Société  2.60%
12  Ralph Lauren Corp.  2.20%
13  Tory Burch  2.20%
14  Calvin Klein  2.20%
15  Kering SA  2.00%
16  Armani  1.90%
17  Urban Outfitters  1.80%
18  Donna Karan  1.70%
19  Levi Strauss & Co.  1.60%
20  L’Oreal  1.30%
21  Under Armour, Inc.  1.20%
22  Quiksilver Inc.  1.18%
23  Brunello Cucinelli  1.15%
24  Coach, Inc.  1.02%
25  Lululemon Athletica Inc.  0.96%

- Bu yazı bir tercümedir. WWD'de yayınlanan orjinali için tıklayın

Devamını Okuyun
Moda Meslekleri Moda Meslekleri

Moda Eğilimi ve Moda Eğilimi Araştırmacıları

Moda eğilimi araştırmacılarını duydunuz mu? Moda eğilimi tanım olarak sezonda bulunan ürünlerin nasıl olması gerektiğidir. Moda eğilimi araştırmacıları çeşitli veriler toplayarak tasarımların nasıl olacağı konusunda moda tasarımcılarını yönlendirir

 Moda eğilimi araştırmacılarını duydunuz mu? Ben de onlarla tez araştırmam sırasında karşılaştım. Moda eğilimi tanım olarak sezonda bulunan ürünlerin nasıl olması gerektiğidir, bu sayede moda sektörü nasıl hareket edeceğini belirler çünkü her tasarımcının hitap etmesi gereken tüketici yani satın alma grupları vardır. Moda eğilimi araştırmacıları çeşitli veriler toplayarak tasarımların nasıl olacağı konusunda moda tasarımcılarını yönlendirir. Örneğin bu sene çoğu koleksiyonda leylak, yeşil ve sarı tonları kullanıldı. Uluslararası renk otoritesi Pantone ise Rose Quartz ( Soluk Pembe) ve Serenity (Bebek Mavisi) renklerini yılın renkleri olarak seçti. İşte bu noktada moda eğilimleri araştırmacıları devreye giriyor.Moda tasarımcıları, moda eğilimi araştırmacılarına çok önem verirler. Bu araştırmacılar, tasarımcılar koleksiyonlarını oluşturmaya başlamadan 2 sene öncesinden sezon trendlerini araştırmaya başlarlar. Araştırma yöntemleri ise anketler, firmaların kumaş stokları hakkında bilgi edinme, dünyadaki savaş ve doğal afetler gibi gelişmeleri araştırma, toplumun değişik yaş grupları ile görüşmeler yapma, firmaların mali durumları hakkında rapor derleme gibi yöntemlerdir.                                                      Li Edelkoort Li EdelkoortBahsettiğim bu araştırmacılar moda eğilimi analizi yapan şirketlerle çalışmakta ya da araştırmalarını bu şirketlere satmaktadırlar. En önemlilerinden sayılan iki tanesi Promostyl ve Worth Global Style Network (WGSN)’dir. Bu iki şirket dışındaki örnekler arasında Sacha Pacha, Peclars ve Trend Union gösterilebilir. Trend Union şirketinin kurucusu Hollandalı Lidewij Edelkoort, “trend forecaster” yani “trend tahmincisi/analisti” olarak bilinen, iş dünyası tarafından çok iyi tanınan bir isim ve daha böyle bir iş dalı ortada yokken bu işe başlamış ve son 36 yıldır özellikle moda sektörüne gelecek trendler konusunda danışmanlık yapıyor. Trend Union, modacılara renk ve hayat tarzı konusunda trend tahmini hizmeti veren,sınırlı sayıda satışa sunduğu dergisinde bu tahminleri somutlaştıran bir şirket. Lidewij Edelkoort’un analizlerinden faydalanan markalardan bazıları Coca-Cola, Nissan, Camper, Siemens, Estée Lauder, Lancôme, L'Oréal, Shiseido ve GucciKaynak: http://www.dezeen.com/2015/03/02/li-edelkoort-manifesto-anti-fashion-obsolete/ Kaynak: http://www.dezeen.com/2015/03/02/li-edelkoort-manifesto-anti-fashion-obsolete/Lidewij Edelkoort’un bildirisi olan “Anti Fashion Manifest - Anti Moda Manifestosu” büyük yankı uyandırmıştı. Edelkoort manifestoda 10 madde ile moda endüstrisinin kırılma noktasına geldiğini vurguluyor. Eğitimdeki eksiklikler, malzeme, imalat, perakende, basın, moda showlarının yanı sıra pazarlama ve reklam sektörlerindeki sorunlarla yüzleşen Edelkoort’un, “Giysi ekonomisi moda sektörünün cirosunu devralacak, bu yüzden trend tahminleri değişecek, sosyal değişime yol açacak ve tüketici davranışları içinde yaratıcı fikirler ortaya çıkarılacak. Odaklanılan nokta ise tekstil ve terziliğin yeniden canlanmaya başlaması. Zaman giysileri kutlama zamanı” sözleri dikkat çekici.Moda eğilimi araştırmacılarının sezon eğilimlerini belirlerken bir çok araştırma yöntemine değindiğini söylemiştim. Mesela renkler tüketicilerin önemsediği bir detay. Rengin kültürel bir değer olduğuna inanılır. Kumaş detayında ise yeni gelişen kumaş teknolojileri, yeni kullanılan lifler ile tüketicilerin rahatlığı ön planda. Moda eğilimi araştırmacıları bu detayları birleştirerek sezon renklerinin kumaşlara nasıl uyarlanacağını gösteren kişiler.Moda eğilimleri kısa ve uzun süreli moda eğilimi olarak ikiye ayrılır. Sproles, uzun süreli eğilimi “tarihsel devamlılık” olarak açıklar. Yani yeni tarzların geçmişten beslenip üzerinde değişiklikler yapılması. Örneğin Chanel’in klasik silueti.Uzun süreli moda eğilimleri markalar için önemlidir. Çünkü böylece kalıcı tarzlar oluşturmakta ve moda pazarında oluşabilecek riskleri azaltmaktadırlar. Kısa süreli moda eğilimleri araştırması ise sezonda yaşanan ve modayı etkileyen olayları dikkate alarak yapılır. Modayı etkileyen olaylar, popüler kültürü ya da gündemde olan olayları kapsar. Sproles kısa süreli moda eğilimlerinin bazen birkaç sene bazen de 5 ile 10 yıl arasında değiştiğini söylemiştir.Pazarlama liderleri kısa süreli moda eğilimlerini “FAD” kelimesine dayandırır. İngilizce bir kelime olan Fad , “Fast Adaptation Fast Decline – Hızlı Adaptasyon Hızlı Düşüş”  ve “heves” anlamlarına gelir. Bu anlık tepki eğilimi ve geçici moda olarak da yorumlanabilir. Geçici modadan bahsettiğim ise moda ürünlerinin taktiksel olarak çabuk tüketimi sağlanması yani kısa vadeli farkındalıktır.Moda eğilimi analizinin nasıl olması gerektiği konusunda birçok çalışma yapılmıştır. Örneğin bunlardan biri Hyun-Seung Cho ve Joohyeon Lee tarafından yapılan “ Güncel Moda Eğilimleri Üzerine Tüketici Duygusunu Temel Alan Makroskobik Bir Model Geliştirimi” çalışmasıdır. Bu çalışmanın temel noktası tüketicinin moda ürünlerine karşı duygusal talebinin bulunması. Çalışma sonucunda tüketicinin duygusal taleplerinin uzun süreli moda eğiliminde önemli olduğu belirtiliyor. Moda firması ya da moda tasarımcısı için bu talep oldukça önemli. Bu talebin önceden tahmin edilmesi ve bu tahmin edilen duruma göre moda ürünlerinin üretilmesi pazar payını genişletmek için ideal bir yol. Bahsettiğim bu çalışmanın eleştirilen noktası ise tüketim odaklı olması, piyasada olan iniş çıkışları, firmaların mali durumlarını, dünyadaki gelişmeleri ya da hammadde ihtiyacının olup olmadığını dikkate almaması.Benim de hemfikir olduğum, S. Butdee, N. Kongprasert ve C. Noomtong tarafından ele alınan “Modern Moda Eğilimi İçin Durum Tabanlı Tahmin” çalışmasında moda sektöründe önde gelen firmaların öngörü konusunda profesyonelleşmesinin önemini vurgulanıyor. Firma, önceden yaşadığı sorunları veri tabanında saklamalı ve aynı ya da benzer sorun ile karşılaşma durumunda veri tabanı sayesinde ne yapılması gerektiğini bilerek davranmalı deniyor. Bir başka konu ise hızlı tasarımın sağlanması konusunda yapılması gereken yenilikler. Ne kadar çok hızlı tasarım yapılırsa o kadar çok müşteri talebi karşılanır ve firmanın kârı maximum düzeyde olur. Çalışmada önerilen yenilik ise bir moda ürününün geçmişteki şekillerine, renklerine, kumaş türlerine bakarak sezon eğiliminde belirlenen renk, şekil, kumaş, desen vs. gibi detaylara uyarlanarak dijital ürün çizilmesi.Sonuç olarak küreselleşme ile tüketicilerin de beklentileri ve beğenileri hızla değişiyor. Moda sektöründe bulunan firmalar ve üreticiler bu beklentileri ve beğenileri karşıladıkları sürece piyasada büyüyebiliyor, bu noktada moda eğilimi araştırmacıları büyük önem taşıyor.DAMLA KAHVECİ Kaynaklar:

  • Ertürk, N, (2011), Moda Kavramı, Moda Kuramları ve Güncel Moda Eğilimi Çalışmaları,Süleyman Demirel Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi Hakemli Dergisi, ss. 14-16.
  • Kim,Eundeok,Ann Marie Fior, and Hyejeong Kim.2011.Fashion Trends: analysis and forecasting. Oxford: Berg, pp.40-100
  • http://sosyalmedyakulubu.com.tr/faydali-bilgiler/trend-ve-fad.html
  • http://www.dezeen.com/2015/03/02/li-edelkoort-manifesto-anti-fashion-obsolete/
Devamını Okuyun
moda meslekleri, kariyer Asli Ozbek moda meslekleri, kariyer Asli Ozbek

Tekstil mümessilliği: Eylül Tekstil

Her daim bir kalp çarpıntısı,her daim bir problem, binlerce insan ve hep galip gelmeye çalıştığın zamanla yarış... Ama çok renkli, kültürel olarak çok zengin ve keyifli bir meslek.

Photo by dmitryzubarev/ Getty Images

1996 yılında Demet Poyraz Şerbetçi henüz 25 yaşındayken Eylül Tekstil’i kurdu. Yirmi yıl sonra şirket İtalya’nın önemli markalarının üretimlerini takip eden yirmi kişilik bir ekip olarak her yıl artan bir başarıyla büyüyor. Eylül tekstil müşterilerinin Türkiye ofisi gibi çalışıyor ve A’dan Z’ye tüm koleksiyon ve imalatlarını yaptırıp iş akışlarını takip ediyor. Stilistler ile başlayıp kalite kontrol ile devam eden bu süreç yıllarca verilmiş emek ve iki kız kardeşin dayanışmasıyla bir başarı hikayesine dönüştü. Prada, Moncler , North Sails , Diesel , Replay , Acquascutum, Golden Lady, Henri Lloyd gibi firmalar Eylül Tekstil’in müşteri portföyüne girdi.

Deniz Poyraz Kırmanlı üniversite yıllarında part-time tercümanlık yaparken tekstil sektöründe ilk tecrübesini kazandı. Deniz 1998 yılında ablası Demet’in davetiyle kendini bu sektörde bir girişimci olarak buldu. Ben de tekstil girişimcilerine ilham olması dileğiyle Deniz’e kariyer hikayesi ve mesleği ile ilgili sorular sordum.

Moda sektöründe çalışmak istediğine ne zaman karar verdin?

Ben 16 yaşında hayal ettiği işi yapan şanslı biriyim. Ortaokuldaki en yakın arkadaşımın annesi rahmetli Ayşe Yarsuvat, Türkiye'nin ilk tekstil mümessil firmalarından birinin sahibi idi. Firması hala aynı ciddiyetle devam etmekte.

Diyebilirim ki hayatım boyunca tek gerçek rol modelim olmuştur: sevgili Ayşe Teyze. Kendisi ev içinde inanılmaz neşeli ve eğlenceli, işinde çok başarılı, sürekli seyahat edip, hep kendine has tarzı ile çok şık olan bir insandı. Çok iyi hatırlıyorum o dönemdeki hislerimi; gerçek anlamda onun gibi olmak istiyordum. Kısacası onun gibi bir anne, onun gibi bir iş kadını olmak ve birebir onun yaptığı işi yapmak istiyordum. Üniversite yıllarım boyunca part-time İtalyanca-Türkçe tercümanlık yaparken çok çeşitli sektörlerin içinde bulunma şansım oldu. Son olarak Altınyıldız'ın konfeksiyon fabrikasında Ermenegildo Zegna'dan gelen bir üst düzey danışmanın tercümanlığını yaptığım 2 sene boyunca kesinlikle bu sektörde olmak istediğime karar verdim. Yani ilk hayal ettiğim zamandan 6-7 sene sonra kararım kesinleşti.

Tam da o noktada, kızkardeşim iki sene önce kurduğu firmasına girmemi istedi. Böylelikle benden sadece üç yaş büyük olan ablam ve 18 senelik ortağım Demet Poyraz Serbetçi hayallerimi gerçekleştirip, tüm hayatımı ve yaşam şeklimi değiştirdi.

Sence moda/tekstil sektörü okuyarak mı çalışarak mı öğrenilir?

Bence bilgi en büyük güçtür. Hangi sektör olursa olsun eğitiminin alınması gerektiğini düşünmekle beraber sürekli değişkenlik gösteren bu sektörün bir okul tedrisatına sığdırılabileceğini zannetmiyorum. Tekstil için diyebilirim ki; bu iş dokunarak, okuyarak, takip ederek, gözlemleyerek , yeniliklere açık olup, dinleyerek ve çok çalışarak öğrenilir.

Mesleğini birkaç kelimeyle anlatmanı istesem?

Her daim bir kalp çarpıntısı,her daim bir problem, binlerce insan ve hep galip gelmeye çalıştığın zamanla yarış... Ama çok renkli, kültürel olarak çok zengin ve keyifli bir meslek.

Çalışmaya başladığın ilk yıllardan beri unutamadığın bir tavsiye var mı?

Çok var aslında ama sanırım en çok sevdiğim ve kulağıma küpe yaptığım "Asla oldum deme!. Ben de sıkça herkese "Hiçbir kapıyı çarparak çıkma, hayatın seni kim ile nerede yeniden karşılaştıracağını bilemezsin" diyorum.

Bu sektörü bir masal ile anlatmak istesen bu masal ne olurdu?

Düşün ki pamuğun topraktan toparlanması ile bitmiş bir mamul halini alması arasında yapılan onlarca işlem,o işlemleri yapan yüzlerce insan ve o yüzlerce insanın hatası, heyacanı, vurdum duymazlığı, özverisi, paniği...hepsi birbirinden farklı, renkli, duygusal, eğlenceli insanlar. Her an herşeyin değişebileceği, değişmeyecek tek şeyin "O koleksiyonun istenilen tarihte çıkması” gerçeği..Son olarak da bir sürü kahkaha ve bir o kadar da gözyaşı. Sanırım "Alice Harikalar Diyarında" en uygun masal olurdu.

İşinle ilgili motivasyonunu zor zamanlarda bile taze tutan nedir?

Öncelikle işimi çok seviyorum ayrıca bende ve ablam Demet’de ailemizden geldiğine inandığım çok ciddi bir sorumluluk duygusu var. Sonunda bir müşterimiz ile bir daha birlikte çalışmayacağımızı bilsek bile elimizdeki işi yapabildiğimiz en iyi şekilde yapıp öyle teslim ederiz. Bizim için birilerini veya bir işi yarı yolda bırakmak diye birşey yoktur. Hele hele pes etmek hiç yoktur. Oncai senelik koşturmadan sonra açıkçası bazı zorlukları sadece yoğun dönemlerde değil, normal zamanlarda da hissettiğim oluyor ama profesyonel ve kişisel reputasyonumuz çektiğimiz sıkıntılardan çok daha önemli. Ayrıca büyük sorumluluklarımız, bize güvenip işlerini bize teslim eden , sözlerimiz ile riske giren insanlar var.

Ekibine yeni bir takım arkadaşı aradığında en çok önem verdiğin özellikler neler?

İnsan ilişkileri kuvvetli, medeni, kesinlikle sorumluluk sahibi, yeniliklere ve öğrenmeye açık ve çok istekli olmasını isterim. Neşeli, kibar, saygılı, kendine güvenen ve benim kendisine güvendiğim insanları görmeyi seviyorum etrafımda. Birlikte çalıştığım insanlarla gülmeyi, yeri geldiğinde herşey ile dalga geçip eğlenmeyi çok seviyorum.

Deniz’e bize hikayesini anlattığı için çok teşekkür ediyorum.

Eylül Tekstil hakkında daha ayrıntılı bilgi ve kontak için:

Eylül Tekstil Ic ve Dis Tic. Ltd. Sti. - Textile Agency in Istanbul, Turkey

Tecrübeli eleman kadrosu ile tekstil acentası (mümesili) olarak örme, dokuma pantalon, gömlek, iç çamaşırı, mayo gibi çok geniş bir yelpazede servis verebilmektedir

 

Deniz Poyraz Kırmanlı ile: 

Devamını Okuyun
Asli Ozbek Asli Ozbek

Moda sektöründen 7 meslek sahibi anlatıyor: bir iş günümde ne yapıyorum

Genelde moda sektöründeki iş tanımları gözalıcı kelimelerden oluşuyor ve insanların kafasını karıştırmak için yaratılmış hissi veriyor. Üstelik gerçekte bu işlerde ne yapıldığı ile ilgili pek ipucu vermiyor bu tanımlar. İşte sektör profesyonellerinden işlerinde gerçekte ne yaptıklarıyla ilgili birkaç ipucu. 

Hiç trend analisti olmak nasıl bir şey merak ettiniz mi?

Peki ya bir stilistin günü nasıl geçiyor?

Bu meslekler kulağa çok eğlenceli geliyor peki gerçekte bu kişilerin ne yaptıklarını biliyor musunuz?

Genelde moda sektöründeki iş tanımları gözalıcı kelimelerden oluşuyor ve insanların kafasını karıştırmak için yaratılmış hissi veriyor. Üstelik gerçekte bu işlerde ne yapıldığı ile ilgili pek ipucu vermiyor bu tanımlar.

Şunu görüyoruz ki çok fazla insan moda mesleklerinin farklı özelliklerini anlamıyor, işte tam bu yüzden bazı konuları aydınlatmaya karar verdik. 

Moda dünyasının 7 büyük oyuncusu ve onların şaşalı iş tanımları hakkında konuştuk ve sorduk:

Bu işi yaparken aslında ne yapıyorsun?

(bu bir çeviridir)


 

Trend Analisti: Sarah Owen - WGSN

Genelde insanlar modanın gelecek trendlerini tahmin ettiğimi düşünüyorlar.

Ama aslında yaptığım... Araştırma, küratörlük (sergi veya galeri etkinlikleri düzenlemek) ve de mikro ve makro düzeydeki hareketleri incelemek.
 
Klasik bir gün... Öyle bir şey yok. Eğer Coachella'da ya da SXSW'de değilsem, ya New York'da moda haftası kovalıyorum ya da Londra Trend Gününde sunum yapıyorum.

Moda Stilisti: Jade Rose Yuk Ting Leung - jadeleung.com.au

Genelde insanlar tüm gün alışveriş yaptığımı düşünüyorlar.

Ama aslında yaptığım... işim olmayınca mail yazıyor, toplantılara gidiyor ve çokça paket taşıyorum. Sette isem daha çok işin içine giriyorum, ne kadar çok üretim öncesinde işini ayrıntılı yaparsan o kadar rahat geçiyor günün.

Klasik bir gün.. Her gün farklı zorlukları ve sürprizleri ile geliyor. Ne kadar mutlu olsam da, her zaman,  gün boyunca ve hatta paydos zamanı bile şaşırtıcı şeyler oluyor. Günü atlatmak yeterince tatmin edici.


Manken ajansı Yöneticisi
Sarah Bisogni -Vivien'nin Yöneticisi

Genelde insanlar... tüm gün boyunca harika modellere baktığımı düşünüyorlar.
 

Ama aslında yaptığım... ben kişisel bir asistanım, kariyer ve ilişki danışmanıyım ve psikoloğum, hepsi bir pakette.

Klasik bir gün.. Modeller için müşteri görüşmeleri ayarlayarak, test çekimleri için referanslar toplayarak ve yollanan test çekimleri arasından seçimler yaparak... Ayrıca modellerin dosyalarının,  kartlarının (bir modelin görüntülerinden oluşan CV'si) doğru bir şekilde yapıldığından emin oluyorum. Bunların da dışında, sitemizin güncel işlerini, imzalarını ve yeni yetenek desteklerini güncel müşterilerin gelecek iş reklamları için yorumlarının gidişatını kontrol ediyorum. Tüm bunlar da yetmezse, reklam işlerinin yüzdelerini aktarıp, yerel yetenekler ve uluslararası yetenekleri sıralayıp, yabancı modellerimizin takibini tutup, tümünün bir sonraki günkü iş detaylarını aldıklarına emin oluyorum.


Görsel Düzenlemeci: Bonnie Kay -bonniekaythestylist.com

Genelde insanlar... benim rafları düzdüğümü ve sevimli görseller yarattığımı düşünüyorlar.

Ama aslında yaptığım.. Sevimli görseller yaratıyorum, fakat benim çılgınlığımın arkasında yatan bir metod var. Satışları arttırmak için her şey stratejik olarak yerleştiriliyor. Ürünler alıcıya ürünü nasıl kullanacağı, nasıl giyeceği ya da nasıl kombinleyeceği  hakkında fikir vermek için düzenleniyor. Vitrinler, benim işimin en yaratıcı ve en eğlenceli kısmını yansıtıyor. 

Klasik bir gün.. Her gün birbirinden farklı! Hepsi erken başlangıçlar içeriyor (bir yığın görevi iş başlamadan bitirmek daha iyi). Ürün bulma; göstermek için onları düzenleme ve yerleştirme, konseptler yaratma ve trend tahminleri genel olarak yaptığım şeyler. Ayrıca, birçok kez bir sürü dosyayla merdiven inip çıkmak ve işim için kullandığım Snapchat ve Instagram hesapları için bolca fotoğraf çekmek de işimin içindeler. 

Halkla İlişkiler: Tess-Jay Slight - AMPR

Genelde insanlar benim partilere gidip fotoğraflar çektiğimi düşünüyorlar. 

Ama aslında yaptığım uzun saatler boyunca bir masanın arkasında oturarak o partilerin gerçek olmasını sağlamak.

 Klasik bir gün.. E-posta, moda ve kahve içerir. 


Satın Alma: Elissa Bartucelli - Diesel


İnsanlar genelde benim mükemmel bir işe sahip olduğumu düşünürler: tüm dünyayı dolaşıp modayla ilgilenmek. 
Ama aslında yaptığım Avustralya mağazalarımız için seçimler yaparım. Diesel her koleksiyonu için 3000 parça ürün üretir. Kot pantolondan elbiseye, ayakkabıdan aksesuara kadar birçok ürün çalışılır. Genelde showroomları tüm koleksiyonu bitirene kadar terk etmem çünkü stilleri ve hikayelerini tartışmak, miktarını belirlemek ve fiyatlandırmak uzun günler alıyor. 

Klasik bir gün.. Ofisteysem sert bir kahve güne başlayabilmek için. Ardından ürünlerin ve mağazaların haftalık satışlarını izlemek için günlük satış raporlarını incelerim. Ürünleri düzenli olarak inceliyorum çünkü ürünleri 3 sezona kadar önceden satın alıyoruz. Benim için ne için çalışacağım ya da ne için çalışmayacağım önemlidir. Günde en az bir saatimi mağazada geçirip satın alma işlerini gözden geçiririm. Ayrıca çalışanların geri dönüşlerini dinlerim. 


Makyaj Artisti: Shev Kelly - Napoleon Perdis 

Genelde insanlar ünlülerle ve modellerle takıldığımı, moda partilerine ve organizasyonlarına katılıp tüm günümü toplantılarla geçirdiğimi sanıyor. 

Aslında yaptığım.. İşim birden farklı şey içeriyor. Moda haftaları, fotoğraf çekimleri YouTube kanalları ya da etkinlikleri için Avustralyalı ve uluslararası modellerle ve ünlülerle çalışıyorum. Ayrıca, sosyal medyayı takip ve analiz edip yeni trendleri araştırırım ve Napoleon Perdis'in sosyal medya platformları için araştırma yaparım. Bunlara artı olarak, bizim markamızın medyada düzgün bir şekilde temsil edildiğine ve alabildiğince pozitif geri dönüşler aldığına emin olurum. 

Klasik bir gün..  Günlerim saat 7'de başlar, uyanır uyanmaz Instagramı kontrol ederim. Sosyal medya bizim sektör için hayatidir. İşe gittiğimde ise, yeni dergiler ve gazete okurum böylece yeni ürünleri takip edip aramızda tartışabiliriz. Öğleden sonra genelde çekim ya da moda şovları için kuliste ekiple makyaj uygulamaları yaparım. Daha sonra ise bir sürü fotoğrafı ve şovu izlerim.

Bu yazı bir çeviridir. Fasgionjournal.com.au'daki İngilizce orjinal yazı için tıklayın.

Devamını Okuyun
Kariyer Kariyer

Moda Yatırımcıları Nasıl Yatırım Yapar?

Moda yatırımcıları, markaları çeşitli portföylerden değerlendirip hisse senedi seçer gibi seçerler. Seçimlerini ise moda tasarımcılarını ürün, pazarlama, ekonomik yapı, popülerlik yönlerinden değerlendirerek yaparlar. Markaların onlarla çalışma amacı ise sermayelerini arttırmaktır.

Moda Yatırımcıları

Moda yatırımcılarının varlığını öğrendiğimde büyük markaların bile hisselerinin tamamını ya da bir kısmını onlara satmasına çok şaşırmıştım. Türkiye’de moda yatırımcılığı çok yaygın olmasa da dünyada örnekleri oldukça fazla. Örneğin LVMH ; Louis Vuitton, Moet Henessy ile birleşerek yıllık cirosunu yaklaşık 20 milyar avronun üzerinde bir miktara çıkarmıştı. Diğer markalara bakacak olursak Donna Karan, Phillip Lim ve Jean Paul Gaultier moda yatırımcıları ile çalışan markalardan.2012 yılında İtalyan modaevi Valentino’yu Permira şirketinden satın alan Katarlı Mayhoola For Investments, 2015 yılında Boyner Perakende ve Tekstil Yatırımları’nın yüzde 30.7’lik bölümüne 885 milyon lira ile ortak olacağını açıklamıştı. Yine Güney Afrikalı Yatırım Şirketi Brait, New Look’u 2015 yılında 3 milyar dolara satın aldı.Yatırımlar aslında 1990 yılında LVMH’nin Fendi ve Givenchy markalarını alması ile başladı. Gucci ise o yıllarda Balenciaga, YSL ve Sergio Rossi’yi almıştı. 2006 yılında ise Apax Partners Tommy Hilfiger’ı  1.6 milyar dolara satın aldı.En basit anlatımıyla moda yatırımcıları, markaları çeşitli portföylerden değerlendirip hisse senedi seçer gibi seçerler. Seçimlerini ise moda tasarımcılarını ürün, pazarlama, ekonomik yapı, popülerlik yönlerinden değerlendirerek yaparlar. Markaların onlarla çalışma amacı ise sermayelerini arttırmaktır. Moda yatırımcıları her zaman lüks markalara yatırım yapmanın karlılığına inanıyor olsa da en güncel örneklerden biri olan Prada'nın, 31 Ocak 2015 tarihinde açıklanan 2014 yılının cirosu %1 düşüşle 3,552 milyar euroya geriledi. Prada’nın patronu Patrizio Bertelli moda yatırımcılarının bu düşüşten etkilenip finansal desteklerini çekmemesi için belli oranda kar payı dağıttı.

Köklü Moda Evlerinin Satılması

Ünlü Fransız moda evi Paul Poiret, Güney Koreli Shinsegae International tarafından satın alındı. Yatırımcının alma nedeni ise markayı modern tüketicileriyle yeniden şekil vererek buluşturmaktı. Pierre Mallevays ve Luvanis SA. ‘in planları moda ürünleri ve aksesuardan önce koku ve kozmetiğe önem vermekti. Mallevays konu hakkında “Yatırımcılar markanın DNA’sına yeniden şekil verip, markayı bugün ile ilişkilendirmek istiyorlar. Onlar Koreli marka oluşturmak istemiyorlar. Markanın Paris dışına çıkıp uluslararası pazarda da pay sahibi olması için satın aldılar. Gerçekten tecrübeliler ve markalardan anlıyorlar. “ demişti.Schiaparelli'nin 60 yıllık sessizliğini bozduğu Paris Moda Haftası defilesi Schiaparelli 60 yıllık sessizlikten sonra Paris Moda Haftasına 2014 yılında geri döndü. 1954 yılından bu yana markanın geleneği hale gelen Elsa’nın istakoz elbiseleriyle ilk koleksiyonunu oluşturdu.Markayı, İtalyan lüks kral Diego Della Valle’nin satın aldı ve bu yatırımcının da amacı pazarlama aracı olarak yeni tasarımcılarla çalışıp eskinin üzerine yeni modeller inşaa etmekti. Yatırımcı, Marco Zaninive Camilla Schiavone ile çalışmaya başladı. Böylece istenilen profile ulaşıldı ve hazır giyim konsepti ile Mart ayında Paris Moda Haftası’na katılacakları bildirildi. Fransız tasarımcı Jean-Paul Gaultier defile ile ilgili “ Tüm zıtlıklar ve beklenmedik detaylar ile aynı anda çok kadınsı ve sürrealist yeni bir Schiaparelli idi” yorumunda bulundu.Goga Ashkenazi ise Vionnet markasını satın aldı ve baş tasarımcının kendisi olacağını belirtti. Şirketi satın almasının nedenini Goga’nın Londra’da stilistlik yapan arkadaşı Gianluca Longo şu cümlelerle açıklar:

“Goga kıyafetleri çok sever. Bu yüzden ünlü eski şirketleri satın alır.”

Goga AshkenaziGoga’nın en yakın arkadaşı Eva Cavalli, tasarımcı Roberto Cavalli ile evli ve Roberto Cavalli bu geçiş evresinde, Goga’ya gayri resmi olarak danışmanlık hizmeti verdi. Goga uzun süre markayı tekrar canlandırmak için oldukça uğraştı. Madam Vionnet tasarımcıların mimarı olarak bilinmesine rağmen Goga, kadınların elbiselerinin hepsinde korse ve katmanlar oluşunu eleştirdi. Goga en sonunda Chanel ve Gucci ile daha önceden çalışmış GeorgeCortina ile stilisti olması için anlaştı. İlk koleksiyonu oldukça beğenildi.2011 yılında Kuveyt merkezli Global Investment House (GIH),  aile şirketi olan Yargıcı’nın %55 ini satın aldı. Türk markalara yatırım fonlarının ilgisi ne kadar 2007 yılına dayansa da 2012 yılı en çok yatırımcıların konuşulduğu yıl oldu. Bilmeyenler ya da hatırlamayanlar için küçük bir hatırlatma yapmak istiyorum; Temmuz 2007’de Citigroup Venture Capital Investment’ın (CVCI) Boyner Mağazacılık’ın %30’unu ve Beymen’in yüzde %50’sini 189 milyon dolara almasıyla başlamıştı. Daha sonra İtalyan devi Miroglio İpekyol ve Twist’in sahibi Ayaydın Group’a %50 ortak oldu. Türkiye’de yurtdışına açılan ilk markalardan olan Mavi, %35 hissesini girişim sermayesi olan Turkven’e 2008 yılında sattı.Turkven’in CEO’su Seymur Tarı, Türk markalara yatırım ilgisini şu sözlerle açıklıyor:

“Türkiye’nin yükselen hayat standardı ve genç nüfusu, Türk markaları için çok sağlam bir temel oluşturuyor ve bu temelin üstüne kabiliyetli yöneticiler ve sistem oturtabilen Türk firmaları, dünya çapında başarılı olacaklar. Bizim görevimiz de, ekip ve sistem kurmada destek olmak ve riski paylaşmak”

Dünyadan ve Türkiye'den örnekler bitmek bilmiyor. Son olarak, Türk markalara yatırım yapanlar arasında üretici ve marka sahibi olanlara örnek ise 2011 yılının Ağustos ortasında, Flormar’ın %51 hissesini satın alan Fransız kozmetik devi Yves Rocher.2012 yılında Dubai merkezli olan Eastgate Capital Group’u, Silk&Cashmere’in %45’ine ortak oldu. Koton ise yine aynı tarihlerde %50 hissesini Turkven’e sattı. Satın alma ve birleşmelerde yaşanan hızın en yeni örnekleri Gucci'nin sahibi PPR SA'nın 2013 yılının Mayıs ayında İtalyan mücevher üreticisi Pomellato'yu alması ve aynı gün lüks saat severlerin yakından tanıdığı Corum'un Çin Haidan Holdings Ltd.'nin bünyesine katılması oldu. Wall Street Journal'ın haberine gore, LVMH genç Fransız tasarımcı Maxime Simoens'in hissesinin bir miktarını satın alırken, PPR de 2006 yılında şirketini kuran İngiliz tasarımcı Christoper Kane'e yatırım yaptı. LVMH, bu markaya ilgisinin nedenini ise markanın kalkınmasına yardımcı olmak şeklinde açıklamıştı.Moda sektörünün ekonomik yönden çıktısı yüksekken, bu çıktılara talepler fazlayken yatırımcıların dikkatini çekmesi de kaçınılmaz. Şöyle düşünelim, sektörün devleri gelecekte daha hızlı büyümek için fırsat kollarken, moda yatırımcıları da katma değeri oldukça yüksek olan moda sektörü sayesinde daha çok kar amacı güdüyor.  

Devamını Okuyun
kariyer Asli Ozbek kariyer Asli Ozbek

Moda sektöründe çalışmakla ilgili beş gerçek

Moda kariyerini farklı kılan birçok faktör var. İşte bunlardan bazılarını iş hayatımdan örnekleyerek anlatmak istiyorum. 

Madem bu sitenin adı "Moda Kariyeri" bu ismi biraz açmanın zamanı geldi. Moda kariyeri ismi moda sektöründe kariyer yapmak manasını taşıyor elbette, fakat bu kariyer başka bir sektörden neden farklı olsun? Birçok kişi içinden geçirebilir, kariyer kariyerdir diye, eğer genelleyerek bakarsak öyle tabii, ama moda kariyerini farklı kılan birçok faktör var. İşte bunlardan bazılarını iş hayatımdan örnekleyerek anlatmak istiyorum. 

Sektörde 13 yılı geride bıraktım. Kendi tecrübelerimin dışında çok arkadaşım, yöneticim ya da gözlemlediğim sektör insanı oldu. Neler mi gözlemledim? Özetlemeye çalışacağım. 

  1. Sektöre girene kadar canımız çıktı: Bu sektöre kolaylıkla girdiğini anlatan birini duymadım desem yeridir. Ama en enteresan hikaye arkadaşım Beatrice'ninki. Moda okumak için Polimoda'ya gittiğimde aramızdaki tek avukat oydu. Ayrıca benden beş yaş büyüktü. Baro sınavını verip okula gelmiş, bir avukatı başka türlü işe almazlar demişti. Okuldan sonra büyük çabalarla ilk işini buldu ve staja başladı, her staj hikayesi gibi bu da zorluydu ama üstüne şirket iflas etti. Bir süre daha iş bulamayan Beatrice avukatlığa geri dönmek zorunda kaldı ama içi yanıyordu. İşte moda böyle, içine sindi mi ayrılmak zordur. Ne yaptı etti, Beatrice sabırla bekledi, sonunda hamilelik iznine ayrılan birinin yerine dört aylığına işe alındı. Sonrası başarı hikayesi, dört ay bitti ama ona kal dediler. Şimdi çok önemli bir lüks markasının Avrupa üretim müdürü oldu. Tüm bu süreçte, avukat olmakla sektörde yer edinmek arasındaki gidiş gelişlerinde bocaladı ama pes etmedi. Bunun gibi çok hikaye var. Yol biraz taşlıdır ama sebat edenler için çiçekler açar…evet açar. 
  2. Rutin sohbet ile dedikodu arasında denge kurmayı tecrübeyle öğrendik: Moda sektörünün dinamiklerinin içindedir biraz sohbet etmek, yani konuşursunuz işte. Konuşmanız gerekir çünkü özellikle ofis içinde buzları eritmek durumundasınızdır, bütün gün bilgisayar arkasında oturarak çalışmak mümkün değildir bu sektörde. Kahve içerken o defile senin, bu parti benim, o bunu giymiş, öbürü oraya gitmiş, şehirde ne olmuş olmamış, hangi markanın özel satışı varmış derken herkes birbiriyle kaynaşır. İster mağazada olun ister ofiste, ne işte çalışırsanız çalışın, konuşarak enerji depolarsınız ve güncel kalırsınız. Bol espri olmazsa sabahlara kadar nasıl çalışırsınız? Ayrıca tanımadığınız ya da ulaşmaya çalıştığınız insanlarla iletişimin yolu bazen birkaç yerinde söz ya da bir iltifattan geçer. Ayakkabısını farkeder birşey söylersiniz ve konuşma başlar. Fakat bunu dedikoduya çevirirseniz olmaz. O denge önemlidir. Neden mi? Çünkü bir adım öncesi eğlence bir adım sonrası skandal olabilir. Bu küçük bir dünya. Herkes birbirini tanıyor. Örnek, şu anda Avrupa'nın önde gelen markalarının her birinde çalışan arkadaşım var. Eski iş arkadaşlarımın hepsi iş değiştirdikçe tanıdıklarımın sayısı arttı. Moda sektöründe iş en kolay tanıdıklar vasıtasıyla bulunuyor. Düşünün bir işe başvurduğunuzda eski şirketinizden birçok kişi orada olacaktır ve referans verecek ya da vermeyecektir. Gerisini siz tahmin edin.
  3. Bir işten başlayıp bir diğerinde devam etmek bizim için normal oldu: Moda sektöründe çalışmak opsiyonları geniş tutmak demektir. Başladığınız yerden devam etmeyi beklemeyin. Bu müthiş birşey, ama aynı zamanda esnek ve değişime açık olmayı gerektiren bir durum. Mesela ben görsel düzenleme ile başladım sonrasında hep farklı pozisyonlarda çalıştım, mağazada müdür yardımcısı olan arkadaşım kalite kontrole, bölge direktörü olan bir iş arkadaşım mağaza müdürlüğüne, finansta çalışan bir iş arkadaşım ürün yönetimine geçti. Stilist olan bir başka arkadaşım eğitim müdürü oldu. Aslında mesaj şu, giriş kapınızı bulun gerisi değişken olabilir. Sürekli değişen bir sektörde yerinde kalmayı düşünmek zaten mümkün değildir. 
  4. Herşey göreceli. Karar alırken cesur ve özgüvenli olmayı öğrendik: "Rei Kawakubo da demiş "Siyahın üç tonuyla çalışıyorum" diye. O üç tonu muhtemelen sadece kendisi görüyordur. Hiç unutmuyorum on saatlik bir iş gününün sonunda hala müdürümle bir çantanın küçük boyunu mu büyük boyunu mu daha çok satın alsak diye tartışıyorduk. Ben küçük, o büyük diyordu. Tartışma bitmek bilmedi, karnım acıkmıştı ve yorgundum. Ortada yatırmamız gereken yüklü bir bütçe, dokuz ay sonra mağazaya gelecek bir ürün ve benim kararıma karşı onun kararı vardı. Son sözü kim söyler? Etrafımızdakilerden farklı görüş almak için neredeyse komisyon kurduk ama yok kargaşa devam ediyordu. Sonunda müdürüm senin ürünün, senin riskin, kendin karar ver dedi. Ben de karar verdim. O karara kadar o kadar yorulmuştum ki "bu sadece bir çanta" dediğimi hatırlıyorum. İşte moda sektöründe hiçbirşey sadece bir obje değildir. Arkasında saklı kararlar, bütçeler, satın alınan hammadde, üretim masrafı, mağazaya yapılan yatırım, müşteri memnuniyeti, trendleri tutturabilme, rakipleri anlayabilme…gibi onca soru bir kararın ardında saklıdır. O noktada, cesur ve özgüvenli olmak, içgüdülerine güvenmek tek yol. (hata yaparsanız artık çözümünü de üretmeyi göze alın, aksiyon planınız elinizde olsun).
  5. Ay, mevsim hatta zaman kavramını unutarak yaşamaya alıştık: Alber Elbaz'ın dediği gibi yazın kışlık kıyafetler, kışın yazlık kıyafetler giyer olduk. Sezonlar arttıkça, farklar kapandıkça, tasarımcılar durmadan ürettikçe, mağazalar sürekli doldukça, yılbaşı geldiğinde  kendinizi yaz tatilinde hissettiğiniz, ağustos ayında yanlışlıkla yün kazak giydiğiniz olabilir. Moda haftası döneminde uyumayı unutursunuz, fuarlarda ailenizi aramayı unutursunuz. Bazen eve uğramayı unutursunuz. Tüm bunlar güzeldir. Şikayet eder ama o adrenalin olmadan da yaşayamazsınız. 

Alicia Drake'in ünlü kitabı "The beautiful fall"da yazdığı gibi

Moda bitmek bilmeyen bir eleme sürecidir

Elenen bir renk, bir tasarım, bir çekim, bir kişi olabilir. Hangisi olursa olsun, önemli olan değişimin merkezinde olmaya alışmak ve denemeye devam etmektir.

Aslı Özbek

Devamını Okuyun
kariyer Asli Ozbek kariyer Asli Ozbek

Moda fotoğrafçılığı: Selin Alemdar

İtalyan Lisesi'nin ardından Roma İstituto Superiore di Fotografia'da fotoğrafçılık okuyan ve yine Roma'da moda stilistliği üzerine yüksek lisans yapan Selin Alemdar, Getty İmages entertainment fotoğrafçısı. Milano ve İstanbul arasında çalışıyor, çalışmaları sıklıkla Marie Claire, Vogue Türkiye ve Officiel dergilerinde yer alıyor.

Etro backstage NYT Selin Alemdar

İtalyan Lisesi'nin ardından Roma İstituto Superiore di Fotografia'da fotoğrafçılık okuyan ve yine Roma'da moda stilistliği üzerine yüksek lisans yapan Selin Alemdar, Getty İmages entertainment fotoğrafçısı. Milano ve İstanbul arasında çalışıyor, çalışmaları sıklıkla Marie Claire, Vogue Türkiye ve Officiel dergilerinde yer alıyor.

Fotoğraf hayatına ne zaman ve nasıl girdi?

16 yaşından beri fotoğraf çekiyorum. Ilk hedefim sinemada görüntü yönetmenliğiydi fakat daha sonra fotoğrafta karar kıldım. 20 senedir fotoğraf çekiyorum ve bundan başka birşey yapmayı da bilmiyorum. 

Fotoğrafı sevme nedenim aslında sosyal yaşamımla da çok örtüşmesi. Farklı sosyal katmanlarla ve insanlarla ilişkim olmasını sağlaması, outsider olarak kalmama kılıf olması...  

Peki moda fotoğrafçılığı nasıl başladı?

Aslında fotoğrafçılık maceram portre ve nü çekerek başladı. Zaman içinde bu bakış açısını modaya uyarlamaya karar verdim.

İlk işini bulman nasıl oldu? 

Okuldan hocam buldu. Ben Türkiye'ye dönme hazırlıkları yaparken "Hiçbir yere gitmiyorsun. Seni Milano'ya gönderiyorum" dedi. Ve beni gerçekten Milano’ya, ünlü fotoğrafçı Giovanni Gastel'in yanına staja gönderdi.

Bu meslekte okul ne kadar önemli?

Altyapı oluşturması açısından ve çevre edinmek açısından kesinlikle önemli fakat aslında mesleğimiz duygularla ve insanları okumakla alakalı. Bunları okulda öğrenemezsiniz.

Mesleğini birkaç kelimeyle anlatmanı istesek?

Cevat Kelle gibi hissettiğim çok olmuştur. Ben aslında kendimi "outsider" gibi hissediyor ve tanımlıyorum. Bundan gurur duyuyorum. Hep dışardan bakıp, farklı ve normalde karşılaşamayabileceğim insanların resmini çekiyorum. Portreler ile hayatlarına girebiliyorum ama hiçbir zaman tam olarak içinde değilim. Bu işimin en keyifli yanı. 

İşe ilk başladığın yıllardan aklında kalan bir deneyimini paylaşabilir misin?

Bir kere Milano’da önemli bir mimarı çekiyordum. Tam bir Milano’luydu ve bana biraz yukarıdan baktı. Heyecanlanmıştım ama o anda "Siz beni unutun ve kendi gününüze devam edin" demek aklıma geldi. Ne kadar orda olduğumuz bilinsin istesek de, bu tecrübede görmüştüm ki, aslında görünmez olmak benim için avantaja dönüşüyor. O günden sonra, bir çekim sırasında beni unuttuklarını farkettiğimde çok mutlu oluyorum. Bu çektiğim kişilerin kendilerini rahat hissettiklerini, ve benim o anda o ortama uyduğumu gösteriyor. Bu bence bir beceri.

Milano Fashion Week'de backstage kargaşasında bir fotoğrafçı olmak nasıl bir his?

Kaos içinde ben çok sakin hissediyorum. Kendim gibi oluyorum ve daha iyi fotoğraf çekiyorum. Moda dünyasının gözlerinin üzerinde olduğu 4 moda haftasından biri olan Milano moda haftasında 4 senedir backstage çekiyorum. Aslında dışardan görünen vitrin kısmından çok backstage ile ilgileniyorum çünkü benim için aynı zamanda röportaj ve portre çalışması oluyor. Ben arka planı daha gerçek buluyorum. Mankenlerin o hazırlanma ve heyecan anına şahit oluyorum. Bir kadın olmak da fark yaratıyor çünkü benim yanımda çok rahat hissediyorlar, kendileri gibi olabiliyorlar. Editörler beni bu konuda farklı bulduklarını hep söylemişlerdir.

Çalışmaların nerelerde yayınlandı?

 En son Etro çekimim New York Times’a çıktı. Rihanna'nın İstanbul konseri sırasında çektiğim bir resmi Ebony dergisinin kapağı oldu. 

Fotoğrafçı olmak isteyen gençlere tavsiyelerin neler?

Estetik duygularını geliştirmeliler. Mesela bale ve tiyatroya gitsinler. Kitap okusunlar çünkü hayal gücünün gelişmesi çok önemli. Özellikle portre çekiminde insanları analiz etmek çok önemli olduğu için kitaplar inanılmaz değerli kaynaklar. Çizgi romanlar da çok güzel kadraj ilhamı verir.

Film ve sinema ışık kullanımını anlamak, mimari kültür de mekansal hislerin gelişmesi açısından önemli. Ayrıca, modayı hiçbir zaman kıyafet olarak düşünmemeliler. Kıyafetin bulunduğu yer, içindeki insan ve sadelik, bunları unutmamak lazım. 360 derece bir insan olmak lazım, sürekli beslenmek ve besin kaynaklarını hayatın içinde aktif olarak yaşamak gerekli.

Fotoğrafçılık sanatının bu günkü konumunu düşündüğünde, hoşuna giden ve gitmeyen gelişmeler neler?

Mükemmellik kavramını sorgulayan son Pirelli takvimi beni en çok mutlu eden gelişme oldu bu sene. Hoşuma gitmeyen de dijital dünyanın egemenliği ile birlikte iyi teknik ile kötü tekniğin birbirinden ayırd edilemez hale gelmesi. Zevk sahibi olmak konusundaki kavram kargaşası da buna eklendi.

Peki fotoğrafçılık nereye gidiyor?

Fotoğrafın çıkış nedeni belgelemektir. O yüzden fotoğrafçılık hiçbir zaman bitmeyecek. Fotoğraf dönemleri temsil eder, her fotoğraf belgedir. Şu anda bunu bilinçli olarak yapmasak da bu böyle, o yüzden bazen fotoğrafların arşiv değeri gözardı ediliyor instagramda. Sektörün kendi kendini zaman içinde tekrar şekillendireceğini ve çok seçici olmaya başlayacağını düşünüyorum. Ben insanların nasıl göründüğüyle değil, ne gördüğüyle ilgileniyorum. Ondan bugün ne giydim tarzı fotoğraflar bana hitap etmiyor.

Profesyonel fotoğrafçılar bloggerlar gibi takipçi kitlesi yaratamıyor çoğu zaman... Neden?

Sanırım en iyi örnek şu olur. Nasıl gurme aşçıdan McDonalds'da patates kızartmasını bekleyemezsiniz, bu da biraz zor bir şey. Bir resmi çekmek için kullandığım teçhizatdan ışığa kadar herşeyi düşündüğümde, İnstagram kullanımı bana aynı  tadı vermiyor.  

Son olarak, bu sektörü bir masal ile anlatmak istesen bu masal ne olurdu?

Daha çok bir bilim kurgu filmi olurdu. Terry Gilliam filmlerinden birinde gibi hissettiğim çok olmuştur. 


Selin Alemdar'ı instagramda takip etmek için:

Devamını Okuyun
moda meslekleri Sevgi Çatkın moda meslekleri Sevgi Çatkın

Modelistler: Modanın gizli kahramanları

Moda tümüyle bir zincirin halkalarından oluşuyor. Bir halka olmadan diğeri kesinlikle düşünülemez. Modelistlik o halkalardan biri. Bu kadar önemliyken, bu konu hakkında yazmamız kaçınılmazdı.

Annesi dikiş diken bir çocuk olarak, benim ilk tanıdığım patron şirketimdeki değil, Burda Dergisi’nden çıkandı. Bu mulaj kağıtlarının kumaşa iğnelenip kesilmesiyle kumaş dikime hazır hale gelirdi.  Yıllar sonra mezun olup ilk işime başladığımda, her ne kadar modayı çok iyi bildiğimi düşünsem de benim kafamda tasarımcı ile modelist arasındaki fark hala belirsizdi. Üretim departmanında mesleğe başlamak bu yüzden belki de başıma gelen en iyi şeylerden biriydi. Modada herşey üretimle başlıyor; her üretim de tasarımla. Peki aradaki akışı ne kadar iyi biliyoruz?

Son kullanıcı olarak mağazada ya da dergilerde moda ile ilgili karşılaştığımız şeyler birbirinden harika tasarımlar. Bu tasarımların tek boyuttan üç boyutluya geçişine kafa yormaya başladıkça, bu işin ne kadar detaylı ve emek gerektiren bir iş olduğunu görüyor insan. 

Moda tümüyle bir zincirin halkalarından oluşuyor. Bir halka olmadan diğeri kesinlikle düşünülemez. Modelistlik o halkalardan biri. Tasarımı bir sanat olarak sayarsak, modelistlik için perde arkasında kalan sanat diyebiliriz. Modelistlik olmadan herhangi bir tasarımın hayata geçmesi ya da üretilmesi düşünülemez. Bu kadar önemliyken, bu konu hakkında yazmamız kaçınılmazdı.

Şimdi bizim bahsedeceğimiz, o "patronları" hazırlayanlar. Bunu konuşmak için de meslekten birine sorular sormasak olmazdı. 

Serap Şahin, 15 senedir modelistliğe emek veren, şu anda bir ihracat firmasının Londra'daki mağaza projesi için çalışan bir profesyonel. Bizim için merak ettiğimiz soruları cevapladı.

Modelistliğe ilk ne zaman başladın?

2001 yılında başladım. 15 senedir sektörün seçkin firmalarında görev alıyorum.

Bu mesleği seçmendeki en büyük etken nedir?

Benimki biraz genetik oldu.En büyük etken muhtemelen bütün ailemin tekstil sektöründe çalışıyor olması.

Modelist ne yapar?

Modelist tasarımcının çizdiği modelin kalıbını çıkartır. Çıkan kalıplar kumaş üzerinden kesilip dikilir ve provaya hazırlanır. Prova yapıldıktan sonra düzeltmesi yapılıp, seri üretime geçilir.

Modelist olabilmek için gereken özellikler sence nelerdir?

Belki de en önemlisi detaycılık ve titizlik.Bu işi yaparken ortaya çıkanı önce siz beğenmelisiniz. Sizin içinize sinmeyen bir çalışma diğer kişilerin de hoşuna gitmeyebilir.

Serap Şahin

Sence okulda edinilen bilgi mi daha önemli yoksa tecrübe mi?

Aslında ikisi birbiriyle iç içe. Biraz tecrüben varsa okulda daha başarılı olursun. Okul bu işin alt yapısını öğretiyor ama iş hayatında tecrübe çok işe yarıyor.

Bir günün nasıl geçiyor?

Genel olarak verilmiş koleksiyonla uğraş içerisinde oluyorum. Mülaj çalışmaları yapıyoruz. Bazı modelleri kumaşa dikip modelin duruşuna bakıyoruz. Üretim çalışıyorsak üretim provası sonrası kalıp düzeltmesi yapıp seri aşamasına geçiyoruz. Bu işte her gün iki koleksiyonla da ilgilenmek ve birlikte yürütmek zorundasınız.

Tasarım sürecine modelist hangi aşamada  dahil oluyor? Biraz yaratım sürecinden bahsedebilir misin?

Tasarım, tasarımcının zihninden kalemine dökülmüş olan gerçek ve gerçek dışı her olgunun son hali ile ürünhaline geliş sürecidir. Bu süreçte modelistler tüm teknik ve estetik aşamasında tasarımcı ile birlikte omuz omuza çalışmalıdırlar. Yapılacak olan koleksiyonun tüm havasını ve gustosunu hissetmiş olan modelist ile tasarımcı, teknik ve tasarımı bir araya getirerek ürünün ortaya çıkışındaki lezzeti birlikte hissederek çalışırlar. Tam anlamıyla uyum ve ekip işi diyebiliriz.

Modelistlik bireysel bir iş gibi görünse de aslında sürekli olarak bir ekip işi. Biraz zorluklarından bahsedebilir misin?

Bütün sürecin tamamen bir ekip işi olduğu her meslekte olduğu gibi bu meslekte de mevcut. Fakat söylediğim gibi ekip içerisinde uyum ve aynı dili konuşmak en önemlisi. Bu iletişim olduğu sürece problemler çok daha aza indirgenebilir.

Son olarak bu mesleği seçmek isteyenler için tavsiyelerin neler?

Vereceğim en önemli tavsiye işini benimsemek ve severek yapıyor olmak. Sonrası kesinlikle tecrübeye dayalı olacaktır. Bu süreçte çok iyi bir gözlemci olmak lazım.

 

Modelist olmak isteyenler, bu mesleği daha iyi tanımak isteyenler, bize danışmak için moda@modakariyeri.com'a yazabilirsiniz. 

Sevgi Çatkın

 

Devamını Okuyun
kariyer postu Asli Ozbek kariyer postu Asli Ozbek

Olumsuz geçen iş görüşmeleri aslında başımıza gelen en iyi şey olabilir

Kariyer denen çekici bir o kadar da sarsıcı tecrübede en zararlı düşünce "Herkesin mükemmel bir kariyeri var. Bir benim yok." düşüncesi. Buna engel olmanın yolu da gerçeklerin peşine düşmek. 

 

"Louis Vuitton'da çalışmaya nasıl başladım?" başlıklı yazımdan sonra birçok olumlu mesaj, tebrik ve yorum aldım. Kariyer hikayemin ilham vermesi beni mutlu etti tabii, başarılarımla gururlanmak da...Fakat gurur ne kadar keyifli bir his olsa da, onun boyadığı toz pembe tablonun cazibesine kapılmamanın, mücadeleli tecrübeleri de paylaşmanın, şu anki pozisyonumda önemli olduğunu düşünüyorum. İşte bu yazım da böyle bir yazı. 

Kariyer denen çekici bir o kadar da sarsıcı tecrübede en zararlı düşünce "Herkesin mükemmel bir kariyeri var. Bir benim yok." düşüncesi. Buna engel olmanın yolu da gerçeklerin peşine düşmek. 

Tolstoy'un dediği gibi, mutluluk dış faktörlerle değil, bizim onları nasıl gördüğümüzle ilgilidir. İş arama sürecinde de mutluluğumuz ve motivasyonumuz, olayları nasıl yorumladığımızla çok alakalıdır. 

Birkaç sene önce, adını saklı tutacağım çok büyük bir lüks moda markası beni bir iş görüşmesine çağırdığında, çok heyecanlanmış ve gururlanmıştım. O dönemde Paris'de yaşıyordum fakat iş görüşmesi için İtalya'ya gitmem gerekecekti. Bir skype görüşmesi yaptıktan sonra markanın ana merkezinde buluşmak için sözleştik. Beni onlara öneren kişi oldukça üst düzey bir yöneticiydi, hem onun verdiği güven, hem de kendi geçmişimin verdiği rahatlıkla bu iş görüşmesine gittim. 

Paris'den yola çıktığımda kafamda onlarca soru vardı. Şimdi bir teklif alırsam ne olacak? Şehir değiştirmek istiyor muyum ki ben? Tekrar yeni ortam, yeni iş arkadaşları...değer mi ki? Malesef yolculuğun uzunluğu benim aleyhime olmuş, sorular iyice artmış, markanın ana merkezine geldiğimde "Benim burda ne işim var?" sorusuna kadar varmıştım. 

Bundan sonrası, geçen koca bir gün, üç tane uzun iş görüşmesi, her seferinde bende kalan ekşi tat ve şu his: "Beni bu kadar çağırdılar bir de üstüne beni anlamamakta direniyorlar". Ben o kapıdan çıkıp uçağa yetişmek için hızlı adımlarla çıkarken, aslında bu görüşmenin on yıldan sonra hayatımda olan en iyi "tatsız" olay olduğunu henüz farketmemiştim. 

Uçakta Paris'e dönerken ilk yarım saatim görüştüğüm kişileri, ortamı, yolculuktan gelmiş halimle beni bilmediğim bir şehirde öğle yemeğinde yalnız bırakmalarını suçlamakla geçti. O kadar yol katetmiş koca bir gün iş görüşmeleri yapmıştım. Bu kadar olurdu. Böyle bir şirketi ben istemiyordum zaten...vesaire... 

Derken zaman geçti. Eve döndüm. Oturdum. Düşündüm. O kadar özene bezene, beni tanıyanlar vasıtasıyla gittiğim bir iş görüşmesinin kötü geçmesi için ben ne yapmıştım? Sonuç ortadaydı. Ekşi tat hiçbir zaman tek taraflı olmazdı. Kendi görüşmemi kendim sabote etmiştim. 

"Self-sabotaging behavior", yani kişinin kendi kendini sabote eden davranışları, sıklıkla yaptığımız ama çoğunlukla farketmediğimiz birşey. Bu hem özel hayatımızda hem de profesyonel hayatımızda isteğimiz dışında gelişen, inançlarımız ya da gizli arzularımız ile şekillenen bir tepki, davranış ya da tepkisizlik olabilir. "Ya olursa ne yaparım?" korkusuyla gerçekleşmesine engel olduğumuz şeylerin listesi aslında uzundur, ama biz farkına varmayız.

Ben farkettim. 

Ben ne şehir değiştirmek, ne de iş değiştirmek istiyordum. Kendimi harika bir teklif almış olarak görmek çok hoşuma gitmişti. "Transfer oldum, süper bir pozisyon hem de" diyebilirdim. Fakat aslında bu iş benim o anki isteklerim ve hedeflerimle zıt düşüyordu. Ne mi yaptım? Kendimi bir dolu olumsuz fikirle doldurup, kafamdaki soruların sayısını yüzle çarpıp, değişiklik yaparsam olacakları trajedi haline getirip o kapıdan girdim. Görüşmelerde en ukala tavrımı takındım. Sonuç olumlu olabilir miydi? Tabii ki hayır. 

Hayat, istediğimiz şeyleri elde edemeyeceğimize, istemediğimiz şeylerin de hep bizim başımıza geldiğine inanmakla geçiyor. Oysa ki, istemesek de karşımıza çıkan fırsatlara müteşekkir olmak, onlardan öğrenip zenginleşmek, bizi istediğimiz şeyleri elde etmeye bir adım daha yaklaştırabilir. 

Mesela ben, bu olaydan sonra anladım ki, aklımda tek bir şey vardı. Girişimci olmak. Ne olursa olsun, o riskleri alacak ve kendi işimi kuracaktım. Deneyecek, belki yanılacak, ama yine de bunu yapmadan rahat edemeyecektim. O zaman karar verdim ki, mücadeleli bir tecrübe yaşamadan, bazen kendimizi sabote edip o duvarlara çarpmadan, ne değişime girebiliyoruz, ne de bir bütün olabiliyoruz. 

Moda Kariyeri olarak yaptığımız son eğitim etkinliğinde iş arayan katılımcılardan gelen bir soru vardı: "İyi pozisyon ama küçük şirket mi? Kötü pozisyon ama büyük şirket mi?".

Bu soruya cevabımı bir soru ile vermek isterim "Bu sorular da bir nevi sabotaj değil mi?".

Önümüze çıkan fırsatları küçük, büyük, prestijli, prestijsiz, yararlı, yararsız diye sıfatlarla betimledikçe aslında muhtemel sonuca etki etmiş oluyoruz. Oysa ki fırsatlara odaklanıp, süreci kendimizi tanımak için kullanmalı ve bize verilmesini beklediğimiz şansları kendimiz yaratmak için tecrübe biriktirmeli ve sorgulamalıyız. 

Ve eğer bu soruları kendimize soruyor, o betimlemeleri yapıyorsak, oturup bir düşünmeli, belki dost veya koç yardımı almalı ve "Neden bunu yapıyorum?" diye kendimize sormalıyız. İşte o zaman olumsuz dediğimiz görüşmeler başımıza gelen en iyi şeyler olabilir.

Aslı Özbek

Yorumlarınız için bana ulaşabilirsiniz: asli@modakariyeri.com

Devamını Okuyun
kariyer postu Asli Ozbek kariyer postu Asli Ozbek

Bilişim dünyasında bir top model

Karlie Kloss kodlama ve kurabiye yapmayı seviyor. 23 yaşındaki manken tüm başarısına rağmen hayatını defileler ve yüksek bütçeli reklam kampanyaları ile sınırlamaya niyetli değil. 2015 Eylül ayında New York Üniversitesi’nde okumaya başlayan Karlie bir sene kadar önce New York’da kodlama dersi almış.

 

Karlie Kloss moda dünyasının son yıllardaki en önemli isimlerinden. Öyle ki en önemli markaların defilelerinde boy göstermesinin yanında Forbes’un en çok kazanan mankenler listesinde sekizinci sırada. Karlie Kloss hem çok güzel, hem çok çalışkan, hem de çok başarılı fakat onu bu yazıya konu etmemin nedeni bu özellikleri değil.

Karlie Kloss kodlama ve kurabiye yapmayı seviyor. 23 yaşındaki manken tüm başarısına rağmen hayatını defileler ve yüksek bütçeli reklam kampanyaları ile sınırlamaya niyetli değil. 2015 Eylül ayında New York Üniversitesi’nde okumaya başlayan Karlie bir sene kadar önce New York’da kodlama dersi almış.

“Karlie’nin kurabiyeleri" adı altında tasarladığı on kurabiyelik kutuları açlık sınırında olan çocuklara yardım amacıyla satıyor. Fakat sanıyorum ki Karlie’nin kurabiyeleri yerken bulunmak istediği bir yer var: bilgisayarının başı.

Bir buçuk yıl önce kodlama öğrenmek için bir kursa yazılan Karlie ürettiği kurabiyeleri drone (uçan robot) ile uçurabilmek için Flatiron School’daki kursta kodlama bile yaptı. Kodlamayı öğrenirken çok eğlenen Karlie bunun geleceğin mesleklerinden biri olduğuna karar verdi ve genç kızların bu mesleği öğrenmesinin gelecekleri için büyük önem taşıdığını düşündü. Hemen harekete geçen ünlü model Flatiron School işbirliğiyle yirmi genç kıza kodlama bursu verdi. 


Karlie Kloss, ona “güzel ve zengin bir kadının bu meslekte ne işi var” diyen bilişim dünyasının duayenlerine meydan okurcasına bir top model olarak kodlama öğreniyor ve okuldaki anılarını üç milyonu geçen takipçisiyle paylaşmaktan da geri kalmıyor. Erkek egemen bu meslek dalında iş imkanları oldukça fazla. Hürriyet IK’ya göre bilişimle ilgili teknik meslekler işe alımda en çok arananların başında geliyor.

Yazılımcılık dünyanın her yerinde en çok aranan meslekler listesinde ilk sıralarda. Dijital dünyanın hayatımızda git gide daha önem kazanmasıyla birlikte yazılım yapmayı bilmek sadece garantili bir iş fırsatı sağlamanın dışında girişimcilikte söz sahibi olmak için de çok önemli. Karlie açıkça bu yüksek istihdam vadeden sektörün erkek egemen olmasına meydan okuyor, ve bunu yapacak gücü ve enerjisi de var.

Karlie’ye göre kodlamayı öğrenmek geleceğin şekillenmesinde söz sahibi olmak için önemli ve kadınlar geleceği şekillendirecek yeteneğe sahipler.  Ayrıca, ünlü bir model olarak moda dünyasının kalbinde yaşayan Karlie, kodlamanın da sanat ve moda gibi bir kendini ifade etme şekli olduğunu düşünüyor. Fikirleri ürünleştirmek, yaratıcılığın sınırlarını zorlamak ve özgürleşmek kodlama öğrenerek mümkün.

Amerika’da bilgisayar mühendisliği mezunlarının sadece yüzde onikisi kadın. Kadınbilişimci.com sitesinin haberine göre Türkiye’nin ilk kadın bilişimcisi 1962 yılında işbaşı yapan Ayla Taşpınar. Prof. Dr. Nilgün Okay’ın “Bilişim sektöründe kadın” konulu konuşmasından alınan 2013 verilerine göre ise Bilişim mezunu kadınların oranı Türkiye’de yüzde 28 civarında. Aynı araştırmaya göre, kadınlar değişime çok hızlı adapte olabildikleri için, değişimle beslenen bu sektöre çok uygunlar.

Türkiye’de de kadınların bilişim sektörüne katılımını artırmak için #kodewithkarlie programına benzer kurslar ve burslu sertifika programları düzenleniyor. Yakın gelecekte daha da çok istihdam sağlayacak olan bu mesleğin kadınların yaratıcılığına ihtiyacı var.


Kurslarla ilgili detaylı bilgi için: 

www.tbd.org.tr

www.kadinbilisimci.com

http://go.flatironschool.com/kode-with-karlie-winners

Devamını Okuyun
kariyer postu Asli Ozbek kariyer postu Asli Ozbek

"Hayalindeki kariyere nasıl sahip olursun?"

Başarılı olmak birçok değişkene bağlı,tutkunu gerçekleştirmek için ne kadar bedel ödemeye hazır olduğunla, sektörü ne kadar iyi anlayabildiğinle ve biraz şansla ilgili. Başvurun doğru zamanda doğru masanın üzerinde olmalı.

                                                                      Sacha Milazzo Mercier 

                                                    G&M Talent Management Kurucu Ortağı

Moda ve lüks sektöründe çalışan bir yetenek avcısı olarak bu soru bana her gün en çok sorulan soru. Hangi ülke ya da kültürden olursa olsun herkesin ortak sorusu bu: bu sektördeki sihirli kapıyı açan anahtar nedir?

Cevap çoğu zaman karamsarlık dolu. Çünkü bu çok zorlu bir süreç! Moda ve lüks sektörü çok sıradışı bir sektör. Dışarıdan çok çekici ( size bir fikir vermesi adına petrol sektörüyle kıyaslayın; çok daha çekici değil mi?)  ama diğer taraftan çok kapalı, kendine özgü kurallarla dolu. Bu soruya cevabım kendi kişisel vizyonumu da içeriyor. “Başarılı olmak birçok değişkene bağlı,tutkunu gerçekleştirmek için ne kadar bedel ödemeye hazır olduğunla(buna saatlerce araştırma ve çalışma dahil) , sektörü ne kadar iyi anlayabildiğinle ve biraz şansla ilgili. Başvurun doğru zamanda doğru masanın üzerinde olmalı.” Demek istediğim, fırsatları elde etme konusunda kesinlikle karamsar değilim, bunu başaran insanları tanıyacak kadar şanslıyım. Bu mücadeleye hazır olmayan ve sürekli aynı hataya düşen adaylarla her gün karşılaşıyorum. İş arayanların, özellikle sektörü değiştirmek isteyenlerin, işe alım süreciyle ilgili yeni yolları öğrenmeleri lazım. En iyi öğrenme şekli örneklere bakmaktır. Toplumu değiştiren insanlardan öğrenecek çok şeyimiz var; ama yeterince geniş açıdan bakmayı öğrenirsek bu insanların zorluklarla nasıl başa çıktığından ilham alabiliriz.

Bu yüzden lüks sektöründe sosyal medya ve dijital pazarlama konusunda uzmanlaşan Yiğit Turhan’ın olağandışı hikayesi bence çok güzel bir örnek. Yiğit’in hikayesi garip ya da komik görünebilir; ama bence tutku, kararlılık, kendinin farkında olmak ve isteklilik anlamında mükemmel bir karışım. 

O zamanlar, Yiğit hayallerinin peşinden gitmek için kendi ülkesindeki rahat işinden vazgeçen genç bir elektronik mühendisiydi. Bu karar sonrası Türkiye’den ayrılıp, Milano’ya Bocconi Universitesi’nde Uluslararası Pazarlama yüksek lisansı yapmaya gitti.

Yiğit’in hedefi çok netti: “ yaratıcı bir ortamda-tercihen lüks sektöründe- çalışmak ve uluslararası iş tecrübesi kazanmak”. Zorlu bir mücadeleydi. Daha önce de söylediğim gibi bu sektör biraz kapalı. Yiğit’in mühendislik geçmişi moda ve lüks firmaları için ilgi çekici değildi. Bunun dışında Türkiye, Avrupa Birliği’ne dahil olmadığı için Yiğit’in çalışma vizesine ihtiyacı vardı ve bu durumu daha da zorlaştırıyordu.

İlerleyen süreçte, Yiğit çalışmak istemediği FMCG(Hızlı Tüketim Ürünleri) sektöründeki firmalardan teklif; çalışmak istediği moda firmalarından red cevabı aldı. Bu kısır döngü içinde Yiğit harika bir kişisel özelliğini kullandı: direnç ve esneklik. Bu noktada Yiğit başarısızlıklarından bir ders çıkardı ve şunu anladı ki; hedefini gerçekleştirmek istiyorsa sağlam bir stratejisi olmalıydı. Doğru kitlesini bulmalı ve onlara nasıl bir değer katacağını anlatmalıydı. Buradan itibaren hikaye daha eğlenceli bir hal aldı. İlk adım basitti: ilgisini çeken küçük ölçekli firmaların listesini çıkarmak.

Spesifik bir sektörde kariyer sahibi olmak mı istiyorsunuz? Kitlenizi iyi seçin!

İş aramada ilk adım, sizin yeteneklerinize gerçekten ihtiyacı olan bir firma bulmak. Adayların yaptığı en büyük hata CV’lerini etrafa yaymak, standart bir başvuru formu ya da önyazı yollamak ve sonrasında X firmasının neden hala aramadığını anlamaya çalışmak! Eğer başarmak istiyorsanız, ödün vermemelisiniz. İlk olarak sizinle kimler ilgilenebilir onu araştırmalısınız, sizin için doğru pozisyona sahipler mi diye bakmalısınız.

Bu noktada Yiğit’in başka bir özelliğine dikkat çekmek istiyorum: farkındalık. Yiğit gücünün/yeteneklerinin farkındaydı. Güçlü/zayıf yönlerinin farkında olmak, bir firmaya katacağınız değeri anlamak için en temel değer. Bu bilgiyle kendinizin farkında olup, işi almak için doğru kitleye doğru mesajı gönderebilirsiniz.

Bir sonraki adım akıllıca olmalı. Firmalara nasıl katkı sağlayacağınızı anladıktan sonra, onların dikkatlerini çekmelisiniz. Yiğit’in örneğindeki gibi: hedefini İtalyan lüks firması Frankie Morello olarak belirledi, aldığı analitik eğitimi ve yeteneğini, araştırma yapmak için kullandı. Mağazalarını ziyaret etti, hatta mağaza müdürleriyle konuştu.Firmayı tanıdıktan sonra bu bilgisini firmada hangi pozisyonun kendisine uygun olduğunu bulmakta kullandı.İşte Yiğit bu noktada fark yarattı.

                                                                                                                                                                     Kaynak: http://quotepixel.com/

Firmaya size neden ihtiyaçları olduğunu anlatmak için doğru yolu bulmak zorundasınız.

Eğer bir perakende firmasına başvurmayı düşünüyorsanız, Yiğit’in stratejisini kullanın ve kendinizi firmaya değerli bir teklif olarak sunun. Sunum hazırlayın, çalışmalar yapın ve neyde iyiyseniz onu kullanın(excel, portfolyo,hatta video!); iş yapmayı bildiğinizi onlara gösterin.Eğer kitlenin ilgisini çekerseniz, işe alım sürecine avantajlı başlarsınız.

Şimdi, çok güzel bir başlangıç yaptınız,başvurunuz içeride ve bu yolculuk için biletiniz hazır. Görüşme bir sonraki adım, firmayla tanışmak için artık fırsatınız var. Bu adım çok daha karmaşık. Avantajlarınızı hatırlayın, sizinle ilgilendiler. Bu da demek oluyor ki sizinle ilgili beklentileri var. Görüşme aşaması, firma için değerli bir alım olacağınızı teyit etme zamanıdır. İyi geçmesi yine hazırlığınıza bağlı. Eğer hedefinizle ilgili sağlam bir stratejiniz varsa, görüşme için çoktan hazırsınız.Şimdi Yiğit’in örneğine devam edelim: firmaya özelliklerini yansıtmaya hazırdı. İşleyişe nasıl olumlu bir etki katacağına dair planıyla görüşmeye gitti. Farkını gösterip, işi almaya hazırdı. Hayalini kurduğunuz işe sahip olmak için stratejinin ne kadar önemli olduğunu görüyorsunuz.

Görüşmelerde en iyisini başarmaları için bir çok adayı hazırlıyorum ve onlara hep şunu söylüyorum: “Eğer müşterim senin onlarla çalıştığını hayal edebiliyorsa bu iş tamam! İş senin!”

Bu eşsiz kişilik ve yetenek karışımının yanı sıra, Yiğit’in takdir ettiğim bir başka yönüyse tüm bu serüven sırasında pozitif bakış açısını hep korumasıydı. Mücadeleyi kabul etti, hatalarından ders çıkardı ve tüm süreçle tutkulu bir yaklaşımla başa çıktı. Eğer hikayesini okursanız tüm bu süreci kendi de “Harika Serüven” olarak anlatıyor.

İşe alım sürecine bakış açınızı değiştirmek zorundasınız: firmaya başvuru yapmak sizin için yeteneğinizi gösterme fırsatı olmalı! Adayların çoğu tüm bu süreci acı dolu yaşıyor ve zaman kaybı olarak görüyor; bu yüzden de çoğu zaman başarısız oluyorlar.

Tutkuya sahip olmak demek, çalışmak ve araştırmak için zaman harcamak, sevdiğiniz şeyle ilgili derin bir bilgiye sahip olmak demektir. Farkındalığı kazandıktan sonra, yeteneğinizi, işe katkı sağlayacak fikir ve çözümler getirmek için kullanın. TUTKU ter ve gözyaşından; YETENEK pratik yapmaktan ve bilgiden oluşur. Bunların hiçbiri sır değil. Sevdiğiniz sektörde istediğiniz kariyere sahip olmak yaratıcılığın ötesinde kararlılık, çok çalışmaya gönüllü olmak ve Yiğit’inki gibi iyi bir plana sahip olmakla gerçekleşebilir.Eğer Yiğit’in profiline bakarsanız, bu muhteşem başlangıçtan sonra hangi büyük isimlerin onun için savaştığına tanık olabilirsiniz. İyi başlangıçlar!

Sacha Milazzo Mercier, lüks ve moda dünyası üzerine uzmanlaşmış bir yetenek avcısı ve kariyer koçu. Universita ‘ La Sapienza’da Psikoloji lisansını ve SDA Bocconi’de İnsan Kaynakları ve Organizasyon yüksek lisansını tamamladıktan sonra Sacha, kariyerine Louis Vuitton’da İnsan Kaynakları departmanında başladı. Daha sonra lüks sektöründeki bir işe alım firmasında müdürlük yaptı. Şu anda Londra merkezli G&M Talent Management firmasının kurucu ortağı ve Avrupa’nın çeşitli üniversitelerinde kariyer koçluğu yapıyor, kişisel marka yaratma workshopları düzenliyor. 

Sacha, Eylül ayında Moda Kariyeri'nin davetlisi olarak İstanbul'a geldi ve bizimle "Moda sektöründe kariyer planlamak" konulu bir söyleşi yaptı. 

 

Devamını Okuyun